Cumartesi, Mayıs 18, 2024

1 Mayıs üzerine birkaç not ve bir öneri

Beklenenlerin yaşanması gerekiyormuş. “Biz demiştik,” dememek için DİSK, dörtlünün geri kalanı, sosyalistler, CHP ve İmamoğlu hakkındaki geçmiş değerlendirmelerimiz ortada demekle yetinelim. Yeniden bu konulara girmeyelim.

“Kılıçdaroğlu kazanınca biz de kazanmış olacağız ve yeni demokrat Türkiye’nin solda resmi muhalefeti olacağız” hayalciliğinin, bu hayalciliğin CHP açısından parlak yerel seçim sonuçları ardından oluşan yeni sürümlerinin toplumsal mücadeleleri zehirleyeceğini bekliyorduk. Beklenmeyen, egemen sınıfın iki fraksiyonunun 1 Mayıs’ın faturasını “kahrolası radikallere” yıktıktan hemen sonra el sıkışmasıydı. O sırada “başarılı” diye anılan İçişleri Bakanı hukuksuz ev baskınlarıyla uğraşıyordu.

CHP bizi bağlamaz, CHP’nin bir sermaye sınıfı partisi olduğunu her zeminde ifade ettik. Ama ülkenin ilerici sendikalarının çağrısıyla 1 Mayıs’a katılan insanların kriminalize edilirken bu sendikal merkezlerin sade suya tirit bir açıklama yapması (bu arada DİSK olumsuzlukları zaten CHP önerisi olan kolların birleştirilmesine atıp ortadan zaten çekilmişti) yazın sertleşeceği anlaşılan emekçilerden sermaye sınıfına gelir transferiyle krizi çözme politikalarını rahatlattı. 

Saraçhane’ye davet edilip provokasyonun kucağına bırakılan sosyalist sol yaz kavgaları çevrimine bu kriminalizasyon operasyonuyla bir sıfır geride başlarken, Taht Oyunları’nın Kızıl Düğünü gibi insanlarımızın evleri basılırken, sermaye fraksiyonları da  AKP genel merkezinde sözlenmiştir. Açı reçeteyi emekçi halkımıza dayatma operasyonu, dörtlünün üçünün bu yıl 1 Mayıs’taki basiretsizliğinden dolayı (DİSK yürütme kuruluna “basiretsiz” demek artık hafif kalıyor) zaten zayıf olan, bu operasyona karşı kuvvetli bir toplumsal muhalefet cephesi örme mücadelesini geri düşürerek başlamıştır. Oysa bu 1 Mayıs işçi sınıfının bu saldırıya karşı fiili meşru direnme iradesini ortaya koymalıydı.

Egemen sınıf fraksiyonlarının mutlu gününe değinmeden geçmeyelim. Aldığı yenilginin sarsıntısını henüz atamamış Erdoğan aradığı dayanağı Özel, İmamoğlu, hatta Kılıçdaroğlu bütünselliğinde buldu (Erdoğan görüşmesi sonrası Kılıçdaroğlu’yla güzel bir yemek yiyen Özel, Erdoğan görüşmesine ondan da taktikler, öneriler alarak gittiğini açıkladı). Erdoğan’ın siyasi iklimde aradığı yumuşama arayışı “bazı arkadaşlar yenilginin tek sorumlusunun ben olduğumda ısrarcılar” serzenişinin de dışavurduğu gibi muhalefete dair olmaktan ziyade parti içine dair. Bahçeli’nin “hainsin” mesajlı Ferdi Tayfur paylaşımını “başkalarını tongaya düşürmek için yaptım” demesi de Erdoğan’ın esas sıkıntısın AKP içindeki uyumsuzluklar olduğunu söylüyor. Soylu, sinyali seçimin hemen ardında sosyal medyada reklamla döndürdüğü söyleşiyle verdi: Kongrede varım mesajı. Ne şekilde var olacağını gelişmeler belirleyecek. Uçum’un “devletin aklı benim” tribiyle yazdığı yazılar, Arınç, Çelik, Yazıcı, Babuşçu çizgisinde sert karşılıklar buldu. Bu “komünist bozuntusu” da kim oluyor sesleri de yükseldi. AKP’yi vuran seçim yenilgisinin ardındaki dip dalga hâlâ kuvvetli. Hatta Karadeniz gibi bölgelerde esasen seçimden sonra başlamış gibi görünüyor. Buna rağmen girişte altını çizdiğimiz en hafif tabirle “basiretsizlik” sayesinde, iktidar 1 Mayıs virajını büyük yara almadan dönebildi.

Saraçhane ve Beşiktaş saflaşmalarının nasıl oluştuğu herkesçe biliniyor. Oraya kimin hangi duyguyla gittiği de, kimin orada hangi tarzla davrandığı da herkesçe biliniyor. Taksim konusunda bizim ısrarımız, bu konudaki mütevazı çabalar da yıl yıl ortadır. Saraçhane’yi tercih edenler ile Beşiktaş’ı tercih edenler ayrımının bir gecede ortadan kalkmasında gören gözler için çok dersler vardır. Sosyalist hareket bundan öğrenmezse sermaye sınıfı yeni saldırılarını planlama aşamasında birçok mücadele arkadaşımızı ileride de tutuklatarak açılış hamlesini sosyalistleri kriminalize ederek yapar. Bu arada, Taksim’de 1 Mayıs çağrısına uyan ve uydurma gerekçelerle tutuklanan 38 mücadele arkadaşımızı gündem yapmayan hiçbir mücadelenin başarı şansı olmadığını belirtelim.1

Taksim hedefi konusunda kimsenin doğru düzgün hazırlığı da, arzusu da yoktu. Valiliğin Beşiktaş’ı Levent’e kadar kapatması sonrasında önceki senelerden kalan alışkanlık doğrultusunda bizim yaptığımız hazırlıklar boşa düştü, mevcut önlemleri görerek yaptığımız plan da kısmen işe yaradı. Daha fazla arkadaşla, daha fazlasını yapabileceğimizi sonradan idrak ettik. Mücadeleci sendikaların bu sene bir araya gelmesi değerli ama geliştirilmeye muhtaçtır. 1 Mayıs sonrası yapılan bir dizi değerlendirmede Taksim’de 1 Mayıs’ın dörtlüye artık bırakılmaması gerektiğinin, bırakılamayacağının altı çizildi. Önümüzdeki sene 1 Mayıs’ta farklı arayışların gündeme geleceğini ama ısrarcısı olduğumuz Taksim’den dönüşün kolayca mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Bu da kendi başına bir kazanımdır.

Saraçhane dolgu alandan evladır ama Canan Kaftancıoğlu’nun “Özgür Özel yürüseydi mecburen yolu açacaklardı” hipotezini sınama zemini artık yok. Ancak kendi iç değerlendirmemizde konuştuğumuz gibi basit bir sivil itaatsizlik çağrısıyla AKP ve devletin 1 Mayıs taktiği kolayca boşa düşürülebilirdi. Demokratik kitle örgütleri ve sosyalistler, valilik tüm yolları kapatıp ulaşımı engelleme karar aldığında İstanbul halkına çağrı yapıp içeriden ve dışarıdan aynı saatte hep birlikte “gördüğümüz ilk polis bariyerinin önünde oturmaya başlıyoruz” diyebilirdi. Yollar açılıncaya kadar da kalkmayacağız oturduğumuz yerlerden, vali müdahale etmek istiyorsa buyursun insanlarımızı bariyer önlerinden tek tek karga tulumba gözaltına alsın denebilirdi. Tabii tertip komitesi de Bozdoğan Kemeri’nin önünde oturmaya başlardı, o zaman 1 Mayıs 2024’ün Bozdoğan fotoğrafı farklı olurdu. Ama niyet mücadele etmek değil de muhayyel CHP seçim zaferinin ardından Çalışma Bakanı olup iş cinayetlerinden düşük ücretlere her sorunu öyle çözmek olunca 1 Mayıs kutlamaları da böyle oluyor. Millerandizm umarsız bir hastalıktır, doktor hanım iyi bilir. Artık geçti, önümüzdeki senenin şartlarını seneye konuşuruz o şartları belirleyecek olan da temmuza kadar yapacaklarımızdır.

Önerimiz ise şudur: Şimşek Programı’nın kırılma noktası olarak temmuz ayında asgari ücretliye enflasyon ve hayat pahalılığı koşulları dikkate alınarak zam yapılmasını sağlayacak bir mücadelenin inşa edilmesi. Gerçek dostların, düşmanların saflaşacağı zemin burasıdır. Bu mücadeleler illa ki birleşik olmak zorunda değil, ama bakışımlı olmalarında fayda vardır. Her yönden, her yolla değişik kümeler oluşturarak Şimşek Programı’na asgari ücrete zam üzerinden yüklenmeliyiz. Bayrakları geri çekip talebi öne çıkaracak ortak inisiyatifle böyle bir kampanyayı birlikte yürütmek isteyen herkesle birlikte yürümeye açık olmak gerekir. Kazanamazsak da sonbahara bir mücadele birikimi bırakırız. Bu kavgaya daha istekli başlanabilirdi. 1 Mayıs 2024 böyle olmasaydı…


  1. Bengisu, Kemal, Dilan, Yılmaz ve Nazlı 1 Mayıs’a katıldıkları için ama Filistin Toprak gününde attıkları “İşbirlikçi Erdoğan” sloganı gerekçe gösterilerek tutuklandılar. 1 Mayıs 2024’ü görmüş kişiler olarak keşke tek işbirlikçi Erdoğan olsaydı demekten kendimizi alamıyoruz. ↩︎

Son Eklenenler