Türkiye çay tüketiminin yoğun olduğu ülkelerin başında geliyor. Çayın Türkiye’de tarihi çok eskilere dayanmıyor olsa da hızlıca toplumsal yaşamımızın içine girmiş yerleşik bir kültür ürünü haline gelmiştir. Elbette bu kadar çok üretilip tüketilen bir üründe sömürü olmaması kapitalist üretim ilişkileri açısından imkansız. Çayın sınai tarım ürünü olarak yetiştirilmeye başlanması Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzansa da Doğu Karadeniz’in önemli bir gelir kaynağı haline gelmesi 50’li yıllara dayanıyor.
Çay üretimi uzun yıllar boyu çiftçiyi koruyacak biçimde devlet destekli ve planlı yapılıyordu ancak 12 Eylül darbesi sonrası değiştirilen ekonomi politikalarla birlikte çay üretimi de 1984 ‘ten bu yana piyasa kurallarına göre yapılmaya başlandı. Bu değişim, çay üreticisinin bugün yaşadığı sorunların da başlangıcını oluşturuyor. Çay üreticisi piyasayı manipüle eden özel şirketlerin çay alım fiyatlarını düşük tutması ve Çaykur’un bu şirketlerin önünü açan yanlış politikaları nedeniyle birçok sorun yaşıyor.
Çaykur, özelleştirilemeyen nadir kamu kuruluşlarından biri ve stokları taşınmazlarıyla birlikte kamu kurumlarının en değerlileri arasında yer alıyor. Arap turistlerin son yıllarda yoğun ilgi gösterdiği lüks tatil köyleri ve oteller inşa edilen Doğu Karadeniz bölgesinde, sahil kenarlarındaki fabrika arazileri yatırım yapmak için bekleyen turizm şirketlerinin ağzını sulandırıyor. Diğer kamu kurumları gibi Çaykur’un da zarar ettirilerek değerli taşınmazlarını elden çıkartması için çaba gösteriliyor. İktidar, bu konuda elinden geleni yapıyor.
Çaykur, Varlık Fonu’na devredildiği 2017 yılından bu yana sürekli zarar ediyor. Bu da Varlık Fonu’nun kamu kurumlarını piyasaya açmak için kurulduğunu gösteriyor. Öte yandan iktidar partisinin mitinglerinde ve seçimlerde rüşvet olarak kapı kapı dağıttığı çaylar Çaykur’un stoklarından yağmalanıyor. Bu yıl Çaykur’un işçi alım kurası sırasında ayan beyan yapılan usulsüzlükler de cabası.
İktidar partisi bunları yaparken temel geçim kaynağı çay olan üreticiler ve bölge halkı Çaykur’a sahip çıkarak kurumun eskiden olduğu gibi işletilmesi için direniyor. Bu amaçla ürettikleri çayların zamanında ve değerine alınması için mücadele ediyor.
Artvin’in Hopa ve Kemalpaşa ilçelerinde bu talepleri karşılanmayan üreticiler, birer hafta arayla yüzlerce kişinin katılımıyla iki eylem gerçekleştirdiler. Üreticilerin taleplerini dikkate almayan iktidar Hopa’daki eyleme saldırarak 33 üreticiyi gözaltına aldı. Aynı şekilde Rize’nin Fındıklı ilçesinde çayda yaşanan sorunlara dikkat çekmek isteyen 150 civarındaki üretici satamadıkları çaylarını yollara dökerek tepkilerini gösterdiler. Rize’nin Ardeşen ve Pazar ilçelerinde yüzlerce üretici “Emeğimize, ekmeğimize sahip çıkıyoruz” diyerek Çaykur Fabrikası’nın önünde eylemdeydiler.
Çay üreticileri bu haklı öfkeyi iktidar partisinin yoğun oy aldığı bölgelerde gösteriyor. Artık iktidarın yalanları gerçekleri gizlemeye yetmiyor. Çay üreticisi emeğine, ürününe, toprağına ve halkın alınteriyle kurulan Çaykur’a sahip çıkıyor.