Perşembe, Mayıs 2, 2024

Şili’de Walmart işçilerinin örgütlenme ve kitle grevi deneyimi

Walmart, dünyanın en çok işçi çalıştıran özel işvereni ve en büyük ciroya sahip emperyalist kapitalist tekelidir. 27 ülkede 11.386 mağazası vardır, 1,5 milyonu ABD’de olmak üzere dünya çapında 2,3 milyon işçi çalıştırır. Dünya çapındaki Walmart mağaza ve depolarının yanı sıra bulunduğu her ülkede Walmart’a tedarik üretimi yapan fabrikalarda çalışan işçiler ve taşımacılık işçileri de eklenirse, bu rakam neredeyse iki katına çıkabilir. Walmart, maliyet ve zaman minimizasyonuna dayalı tedarik üretimi, depolama, perakende satış organizasyonlarında, en ucuz ve aşırı yoğunlaştırılmış emek sömürüsü ve baskısı bakımından dünya çapında en saldırgan ve yayılmacı emperyalist kapitalist tekellerden biri olma unvanına sahiptir.

Walmart gibi görülmemiş bir küresel perakende devini öne çıkaran ekonomi-politik etkenlerden biri, kapitalizmin aşırı-birikim krizinin koşulladığı aşırı-üretim krizidir. Son sınırına kadar hızlandırılmış yeni lojistik, dağıtım, pazarlama, satış teknik ve organizasyonlarıyla daha geniş çaplı ve hızlı kâr realizasyonunun sermaye çevrimindeki öneminin artmasıdır. Emek üretkenliğini son sınırına kadar artıran yeni teknolojik yatırımların, sanayiden çok Walmart ve Amazon gibi lojistik ve satış-pazarlama devlerine gitmesi rastlantı değildir.

Gerçi Walmart basitçe ticaret sermayesi de değildir, sanayi, ticaret, finans sermayelerini kaynaştıran mali oligarşik sermayenin yeni bir biçimidir. Azami kârlarını koruyabilmek ve büyük banka/sermaye fonlarından yatırım çekebilmek için hem dünya çapındaki olağanüstü büyüme temposunu durmaksızın sürdürme (durmaksızın yeni ülkelere girmek, bulunduğu ülkelerde mağaza sayısını artırmak), hem mevcut depo ve mağazalarında çalışma yoğunluğu ve hızını durmaksızın artırma, hem de tedarikçi fiyatlarını minimize etme stratejisini izler.

Walmart’ın ABD’de 4 binin üzerinde, Latin Amerika’da 4 binin üzerinde, Asya’da binin üzerinde, Avrupa’da 500 civarında, Afrika’da 400 civarında mağazası var. Beklenenin aksine Batı Avrupa ve Japonya’da pek tutunamadı, ABD’den sonraki ana üssü Latin Amerika oldu: 2016 yılı itibarıyla Meksika (2300 mağaza), Kosta Rika (219 mağaza), El Salvador (89 mağaza), Guatemala (217 mağaza), Honduras (81 mağaza), Nikaragua (86 mağaza), Brezilya (560 mağaza), Arjantin (107 mağaza), 2019 itibarıyla Şili’de (400 mağaza). Şimdi de Çin, Hindistan ve Endonezya’da büyüme temposunu artırmaya çalışıyor.

Walmart, Şili’ye ülkenin açık arayla en büyük iki hipermarket zincirini birden satın alarak 2009’da girdi. Walmart ve Şili, her ikisi de kendi kategorilerinde neoliberal kapitalizmin, işçi ve sendika düşmanlığının buldozerleriydi. Kimse Şili’de işçilerin dünyanın bu en büyük ve en sendika düşmanı şirketine kafa tutabileceğini öngörmüyordu. Walmart’ın dünya çapındaki yıllık kazancı (500 milyar dolar), Şili’nin yıllık ulusal gelirinin (290 milyar dolar) neredeyse iki katı, Şili devlet bütçesinin de beş katıydı. Walmart’ın sahibi Walton ailesinin serveti ise 170 milyar dolardı. Walmart’tan yıllık net kârları 28 milyar dolar civarındaydı. Bu yüzden Walmart Şili’nin en büyük market zincirlerini satın alır almaz hisse senetleri zıpladı. Şili’nin Walmart’ın en kârlı büyüme operasyonlarından biri olması bekleniyordu. Öyle olmadı.

Şili’deki işçileri Walmart’ın ve Şili kapitalizminin birleşik saldırganlığına ve parçalayıcılığına karşı hemen hemen tüm mağaza ve depolarıda tabandan örgütlenip sendikalaşmayı, Walmart’ın tedarikçilerini bile yer yer durduran bileşik kolektif grevler örgütlemeyi, Walmart’ı toplu sözleşme masasına oturtup önemli kazanımlar elde etmeyi başardılar.

Şili’de özellikle 2019 yazında 17 bin Walmart işçisinin bir aydan fazla süren kitle grevi, Kasım 2019’daki isyan dalgasının öncülerinden oldu. İsyanın ilk haftalarında ise 200’e yakın Walmart mağazası kitleler tarafından tahrip edildi ve yağmalandı. Walmart, Şili’de 106 milyon dolar zararı olduğunu açıkladı ve bunun Şili devleti tarafından tazmin edilmesini istedi.

Walmart’ın ABD’deki mağazalarına bile büyük mücadelelere karşın halen sendika girebilmiş değildir. Walmart, diğer ülkelere göstermelik olarak sendikayı kabul ederek girer. Tabii yalnızca düzen sendikalarını. Ama Walmart’ın bağımlı kapitalist devletlerle yaptığı anlaşmalar gereği, bu düzen sendikaları bile Walmart’ta örgütlenmekten kaçınır veya yalnızca bağımsız sendikaların girmesini engellemek için göstermelik varlıkla yetinir.

Walmart Şili’de örgütlenmek özellikle zordu, çünkü Pinonchet’nin iş yasası gereği, depo ve mağazalar ayrı işkolları sayıldığı gibi her bir mağaza ve depo ayrı şirket sayılır, ancak tekil işyeri düzeyinde sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev izni vardır. İşçiler, bu işkolu ve işyeri parçalılığının yanı sıra yasaklar silsilesini fiili taban örgütlenmeleri, fiili birleşik grevlerle aşmayı başardılar.

Şili’de 2000’lerin ortalarından itibaren güvencesiz işçi hareketi ve örgütlenmeleri, çok geçmeden depo ve mağaza işçileri örgütlenmelerinde de kendini gösterdi. Logistica, Transporte, Servicios (Lojistik, Taşımacılık, Hizmetler-LTS) sendikası 2006’da kuruldu, büyük market depolarına da yöneldi. Mağaza işçileri sendikaları ise 2006-2011 döneminde tek tek mağazalarda örgütlenmeye başladı. Bu sendikalar, geleneksel sendikalardan oldukça farklıydılar. Hiçbiri resmi bürokratik ulusal sendika federasyonuna katılmak için çırpınmadı. Tam tersine bürokratik sendikacılığı baştan reddettiler. Geleneksel sendika yöneticilerinin alametifarikası olan geleneksel bürokratik parlamentarist sol partilere entegre olmayı, bu parti bürokrasilerinde kariyer yapmayı da reddettiler.

İşçi sınıfının yalnızca neoliberalizm tarafından değil işçi sınıfını kendi düzen içi konumlarını yükseltmek için düzenle bir pazarlık nesnesi olarak kullanan, istediklerini alınca da satan bu bürokratik parti ve sendika kastı tarafından zayıf düşürüldüğüne inanıyorlardı. Bu yeni sendikaları kuranların bir kısmı, çürümüş ve etkisiz resmi sendikalarda yaşadıkları deneyimlerden sonra nefret ederek ayrılan işçi temsilcileriydi. İçlerinde, Walmart’taki çürümüş resmi sendikanın üyeleriyken ayrılıp kendi bağımsız sendikalarını kuranlar da vardı.

Şili’de öncü işçilerin “sindicato de verdad” (gerçek sendika) veya “sindicato de base” (taban sendikası) dediği, taban örgütlenmesine ve demokrasisine, meşru ve fiili harekete dayanan bir sendikacılığı savunuyorlardı. Sendikal demokrasi, karar ve eylem organlarının birbirinden ayrılmaması, tabanın tüm süreçlerde doğrudan kolektif söz, eylem, güç ve inisiyatif sahibi olmasıydı. Kolektif militan eylemler ve grevler olmadan, bedel ödemeyi göze almadan bir şey kazanılamayacağından da emindiler. Çünkü Şili kapitalizmi kadar Walmart’ın sendika ve grev düşmanlığındaki ününü biliyorlardı. Fakat bunun için özgüven artışı kadar doğru mücadele stratejisi ve taktikleri gerekiyordu.

Walmart’ın yakalanacak halkası depolardı. Şili’de yalnızca üç Walmart dağıtım merkezi deposu vardı. Dağıtım merkezi depoları tamamen sanayi fabrikası gibi çalışıyordu ve depo işçilerinin kolektif hareket ve iş durdurma yetisi daha fazlaydı. Depolarda etkili bir grev, malların mağazalara dağıtımını da durdurabilirdi. LTS sendikası, toplam 2 bin işçinin çalıştığı iki Walmart deposunda 2006 örgütlenmeyi başardı ve güçlü bir grev gerçekleştirdi. Walmart ve devletin grevi kırma saldırılarına karşın taban örgütlülüğü ve iradesine dayanan, her evrede işçilerin kararlara katılımını sağlayan ve her hareketini tabanın onayına sunan sendika geri adım atmayacak kadar güçlüydü.

Walmart masaya oturmak zorunda kaldı. Depo işçileri, önemli ücret artışları, izin ve tatillerin artırılması, depolarda sendika temsilciliğinin açılması, işçi sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesi gibi önemli kazanımlar sağladılar. Walmart, LTS’nin üçüncü depoya girmesini engelleyebilmek için uluslararası kargo tekeli DHL’in kullandığı işbirlikçi sendikayı buraya soktu. Üçüncü depoda 2014’ten itibaren büyük mücadeleler oldu, LTS buraya kısmen girebildiyse de 2019’daki büyük Walmart grevinde 3. depo işçilerini de birleşik greve katmayı başardı.

Depo işçilerinin önemli başarıları tüm Walmart işçilerinin özgüven ve örgütlenme isteğini artırmakla birlikte mağaza işçilerine hemen yansımadı. Mağaza işçilerinin kolektif hareket ve iş durdurma yetisi daha zayıftı. 10 işçinin çalıştığı küçük marketlerden 400 işçinin çalıştığı büyük hipermarketlere kadar 400’e yakın mağaza ve bu mağazalarda 2006-2011 döneminde örgütlenmiş 80 farklı işyeri sendikası vardı. 30 kadar işyeri sendikasını bir araya getiren Fenatralit (2006) ve Federacion Autonoma (2010) sendika federasyonları toplam 4 bin mağaza işçisini kapsıyordu, mücadeleci taban sendikalarıydı. Walmart mağazalarındaki resmi düzen sendikası ise 14 bin üyeyi kapsıyordu. 2011’de Fenatralit ve Federacion Autonoma, düzen sendikasının imzaladığı satış sözleşmesine karşı tepkiyi de harekete geçirerek başarılı bir grev örgütlediler. Depo işçilerininki kadar değilse bile, ücret artışı, ikramiye ve sağlık alanında bir dizi kazanım elde ettiler.  

Kolektif gücü daha zayıf olan mağaza işçilerindeki stratejileri, görece daha vasıflı ve kilit işçi kesimleri olan kasiyerlere ve et-kasap, fırın-pastane, balık reyonlarında çalışan işçilere odaklanmaktı. Kasiyerler durduğunda bütün alışveriş duruyordu. Et, pastane, balık reyonlarında çalışan görece daha vasıflı işçiler ise işten atılmaları daha zor olduğu gibi hem müşteriler nezdindeki itibarları hem de raf düzenleme ve getir götür işlerindeki daha vasıfsız işçiler üzerinde söz sahibi olmalarıyla daha fazla etki ve güce sahiptiler. Onlar iş durdurduğunda tüm mağaza işçileri de onları izliyordu.

İşyeri toplantılarını öğle paydosunda mağazaların önünde gösteriye dönüştürerek yapmak gibi pek çok farklı mücadele yöntemi kullandılar. “Görüyorsunuz işte Walmart’ın bize nasıl davrandığını, işyeri toplantımızı bile sokakta yapmak zorunda kalıyoruz” diye pankartlar hazırlıyordu.

Şili’de 2000’li yıllarda işçi hareketinin en önemli kazanımlarından biri, işçilerin öğle yemeği paydosu sırasında işyeri-sendika toplantıları yapmalarının tartışılmaz bir temel işçi hakkı olarak kabul ettirmiş olmalarıdır. Walmart gibi idarelerin işçilerin işyerinde toplanmasına izin vermemesi, yalnızca işçilerin değil halkın da tepkisine neden olur.

İşçilerin kullandığı bir diğer strateji de bazı mağazaların satış kapasitesi yerel bir mekan ekonomisine dayandığından, müşterilerin ve çevre halkının muhalif kesim ve örgütleriyle ilişkiler geliştirmekti. Walmart’ın işçi-sendika düşmanlığına karşı tepki ve şikayet kampanyaları, işçi eylem ve grevleriyle ise dayanışmalarını örgütlemekti. Örneğin daha alt orta sınıf semtlerindeki mağazalarda, işçilerin ancak bir kısmı iş durdurabilirken, grevi yerel topluluk örgüt ve inisiyatiflerinin düzenlediği boykot kampanyaları tamamlıyordu.

Depo işçileri, daha fazla fabrika tarzı üretim ve emek organizasyonu benzerliğine, kolektif örgütlenme ve hareket yeteneğine, daha fazla siyasal eğitim geleneğine, işçi temsilcileri ve sendika önderleri de daha fazla sınıf mücadelesi deneyimine ve daha derin bir sendikal demokrasi kültürüne sahiplerdi. Sosyoekonomik kazanımları daha büyük oldu.

Mağaza işçilerinin kolektif gücü daha zayıf, sendikaları daha deneyimsizdi. Çoğu zaman bir sendika toplanma odası ve bürosu kurmak için bir oda kiralayacak kadar bile paraları yoktu. Ancak düzen mekanizmalarından güçlü bir özerklik, taban demokrasisi, militanlık, hem farklı mağaza işçileri arasında hem de yerel toplulukların mücadeleci dinamikleriyle dayanışma ve mücadele kültürleri vardı.  

Walmart’ın tedarik fabrikalarında örgütlenmek de aynı ölçüde zordu. Walmart, tedarikçilerin sözleşmelerinde Walmart’a çalıştıklarını gizli tutmalarını şart koşuyordu. Walmart depo veya mağazalarındaki bir iki haftalık grevler tedarik fabrikalarını durdurmaya yetmiyordu. Oysa tedarik fabrikalarını durdurmak Walmart’ı durdururdu. LTS sendikası, tedarik fabrikaları ve taşımacılık işçileriyle de ilişkiye geçti, kendisi fabrikalarda örgütlenemeyecek olmakla birlikte mücadeleci sendika ve örgütlerin olduğu yerlerde bunlarla ilişkiye geçmeye çalıştı, olmayan yerlerde sendika kurulmasına önayak olmaya çalıştı.

Walmart’ın da Şili’deki işçilerin giderek büyüyen mücadele gücünü ve militan sendikalarını bastırıp dağıtmak için saldırıları sertleşti. ABD’de ve dünyada 2015’ten itibaren büyüme temposunun yavaşlaması, bir dizi ülkede Walmart işçilerinin başarılı sendikal örgütlenme deneyimlerinin (dünya çapında Walmart işçileri arasındaki etkileşimi artıran internet platformları üzerinden) birbirini esinlemesi Walmart’ı daha da saldırganlaştırdı. Bir dizi ülkede sırf yatırımcılarından finansman çekmek için zararına işlettiği veya sendikal örgütlenmenin gerçekleştirdiği bazı mağazalarını kapatmaya başladı.

Şili’de 2019’un ilk yarısında tam iki bin işçiyi işten çıkardı. 2017’de Walmart mağazalarında halen çoğunluğu elinde tutan düzen sendikası SIL, diğer sendikaların basıncıyla aldığı grev kararını iptal etmiş, yüzde 7’lik sefalet zammına imza atmıştı. 2019’da ise Walmart mücadeleci işçilerin olduğu mağazalardan 2 bin işçi çıkarırken, SIL’e “sendika eğitimleri için yardım” adı altında yüklü bir fon aktarmış, SIL bunun karşılığında yalnızca yüzde 4 zam talep etmişti.

Tüm sendikalar grev oylaması yaptılar, işçilerin yüzde 92’si grev dedi. SIL yine grevi ertelerken, mücadeleci sendikalar grevi başlattılar. 17 bin Walmart Şili işçisi, beş hafta süren ve kısmi kazanımlarla sonuçlanan büyük bir grev başlattı. Bu Walmart tarihinin en büyük greviydi. Dahası, Şili tarihindeki en büyük özel sektör greviydi.

Grevle, Walmart’ın Şili’deki 124 mağazası beş hafta boyunca tamamen kapanırken, 276 mağazanın işçileri de SIL’in grev kırıcılığına karşın kısmi grevler, iş yavaşlatma ve kitlesel gösterilerle destek verdiler. Depo işçileri ve bazı tedarik işçileri de iş yavaşlatarak destek verdiler. İşten çıkarılan işçiler de direniş ve dayanışma eylemleri yaptılar. Sonuçta 17 bin işçinin beş haftalık grevine, bir o kadar işçi de dayanışma eylemleriyle katıldı. İşten atılan işçiler, düzen sendikasının satışı nedeniyle geri aldırılamadı ama Walmart tazminatlarını ve bir yıl boyunca sağlık sigortalarını ödemeyi kabul etti. Fena olmayan ücret artışları ve (işçi eksikliği nedeniyle ağırlaşan) çalışma, idari ve sağlık koşullarında belli kazanımlar elde edildi.

Fakat grevin asıl etkisi siyasal manzarada oldu. 17 bin işçinin ülke çapındaki dayanışma eylemleriyle Walmart’a karşı beş hafta boyunca en büyük grevi başarması, işçi sınıfında ve kitlelerde onur, özgüven, dayanışma ve mücadele ilhamını artırdı. Onları 2018’deki liman işçilerinin militan grevi, Mapuche isyanı, 2019’da büyük öğretmen grevleriyle birlikte büyük isyana bir adım daha yaklaştırdı.

Walmart ve benzeri emperyalist ve iç burjuva oligarşinin işçiler üzerinde vahşi sömürü ve eziyet üzerinden kaldırdığı muazzam kârlar, Şili devleti ve reformist uzlaşmacı parti ve sendikalara dağıttıkları rüşvetler, SIL’in yanı sıra bağlı olduğu CUT ve sendikalist-parlamentarist KP’nin teşhir edilmesi grevin siyasal etkileri arasındaydı. Kasım 2019 isyanında kitlelerin öncelikli hedeflerinden birinin Walmart olması, sayısız Walmart mağazasının tahrip edilmesi ve yağmalanması raslantı değildi.

Şili’deki sınıf örgütlenmesi deneyimi, her şeyden önce “sanayizleşme işçi sınıfının kolektif hareket yetisini tümüyle ortadan kaldırdı” tarzındaki şehir efsanelerinin geçersizliğini gözler önüne serer. Pinochet’nin faşist diktatörlüğü (gerçi işçi sınıfının Allende dönemindeki en güçlü mücadele mevzileri olan metal ve tekstil sanayisini büyük ölçüde tasfiye edip dümeni kaynak çıkarım ekonomisine bükmüştü) işçi sınıfına dağıtım merkezleri/depoları, bakır madenleri, büyük tarım plantasyonları ve limanlar gibi yeni endüstriyel yoğunlaşma alanları sunmanın ötesine geçememişti.

Walmart’taki örgütlenme ve mücadeleler, işçi sınıfı üzerindeki hem Pinochet kalıntısı iş yasaları ve düzenlemeleri hem de işçi sınıfını güvencesizliğe, dibe doğru rekabete sürükleyen neoliberal parçalayıcılığın birleşik etkisinin üstünden nasıl gelineceğine dair önemli bir deneyim sunar. 2009-2012 döneminde Pinochet kalıntısı rejime, lise ve üniversite öğrencilerinin yıkıcı ucuz-güvencesiz işçileştirilme sürecine karşı öğrenci hareketi, siyasal olduğu kadar güçlü bir sosyal-sınıfsal mücadele eğilimi de gösterdi. Walmart ve Starbucks mağazalarında, limanlarda geleceğin güvencesiz, taşeron işçileri olacak gençler nezdinde, tabandan kolektif örgütlenme ve eylem deneyim ve yeteneğine sahip militan öncü işçi kadrolarını da yetiştirdi.

Şili’deki Walmart deneyimi, aynı zamanda bürokratik işbirlikçi sendikacılıkla da dişe dişe bir mücadele içinde, işçi sınıfının genç kuşaklarının öz-örgütlenmesini ve inisiyatifini, karar ve eylemlerini, neoliberalizme karşı ekonomik-sendikal mücadeleyle (Pinochet kalıntısı iş yasalarına ve düzenlemelerine karşı) siyasal mücadeleyi bütünleştiren yeni dinamik bir taban sendikacılığı modelinin 2000’li yıllardaki ilk önemli deneyimlerinden birini ortaya koydu.

Bu deneyim, üretim ve istihdamın parçalanmasına ve rekabetçi işyeri sendikacılığı dayatmasına karşı emeğin yeni ve daha yüksek bir biçimde toplumsallaşmış olması temelinden, yasal ve yapısal engelleri fiilen aşan bir toplumsal-birleşik sınıf örgütlenmesi ve savaşımı deneyimi yarattı. Dar işyeri ve işkolu sendikacılığının sınırlarını, farklı dağıtım merkezi ve depoları birlikte örgütleyerek, depolarla marketleri birlikte, onlarla tedarik alanlarını birlikte örgütleyerek, farklı-parçalı işyerleri ve işkolları arasındaki iç bağıntıları ve geçişliliği örgütleyerek, doğrudan grev yapamadığı alanlarda işçilerin etkin iş yavaşlatma ile dayanışmasını örgütleyerek, işçi grevleri, iş yavaşlatma eylemleri, kent merkezlerinde gösteriler ve tüketici boykotlarını birleştirerek, aştı.

Şili Walmart’taki taban örgütlenmesi ve savaşımı deneyimi, Şili tarihinin en büyük fiili kitle grevlerinden biri olarak aynı zamanda Şili’de neoliberalizme ve Pinochet kalıntısı despotik bağımlı mali oligarşik rejimlere ve emperyalist kapitalist yağmacılığa karşı büyük Ekim-Kasım 2019 isyanına cesaret veren ve yolunu açan sınıf savaşımı halkalarından biri oldu. Walmart işçilerinin örgütlenmesi ve mücadelesi tüm bu açılardan günümüz Türkiyesi’nde yeniden canlanmaya başlayan sınıf mücadeleleri açısından da ilham verici bir örnek teşkil ediyor.

Son Eklenenler