Cuma, Nisan 26, 2024

Bağımsız Emek Sendikası Başkanı Gizem Balcı: “Mücadele yol haritasını birlikte oluşturmak için STK emekçilerini foruma bekliyoruz”

10 No’lu işkolunda kurulan ve market, mağaza, büro, özel okul ve sivil toplum çalışanlarına yönelik örgütlenme yapan Bağımsız Emek Sendikası’nın Genel Başkanı Gizem Balcı ile sendikanın kuruluşu ve çalışmaları üzerine konuştuk. Balcı, Bağımsız Emek Sendikası Sivil Toplum Çalışma Grubu’nun, STK emekçilerinin örgütlenmesi ile ilgili başlatılan süreci kamuoyuyla paylaşarak, 24 Haziran’da düzenlenecek çevrimiçi forum etkinliğine bu sektördeki tüm işçi ve emekçileri davet etti.

Bağımsız Emek Sendikası ne zaman ve nasıl kuruldu?

Bağımsız Emek Sendikası, Aralık 2020’de kurulmuş olsa da kuruluş süreci tartışmaları pandeminin öncesine dayanıyor. Pandemi yasakları sebebiyle kuruluş sürecinde önümüze birçok bürokratik engel çıktı. Sendikanın kuruluş fikri, asıl olarak market işçilerinin yaşadığı sorunlar ve bağlı oldukları 10 No’lu işkolundaki sendikaların işçilerin sorunlarına çözüm üretmemelerinden kaynaklı gelişti. Ancak kurucularımız arasında yalnızca market işçileri yok, aynı zamanda sivil toplum kuruluşunda çalışanlar, özel okul öğretmenleri, büro ve set işçileri de var. Sendikamız, herhangi bir konfederasyona bağlı değil, bağımsız bir sendikadır. Öz gücüne dayanarak ve dayanışma ile faaliyetlerimizi yürütüyoruz.

Bağımsız Emek Sendikası nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

10 No’lu işkolunda 4 milyona yakın sayıda çalışan var, işkolu barajını aşan üç sendika ve bir de toplu iş sözleşme(TİS) imzalayabilen DİSK’e bağlı Sosyal-İş var. Bu “büyük” sendikalar arasında ilginç pratikler var, birbirlerinin örgütlenme alanına müdahale etmeme gibi bir zeminde ortaklaşmış ve örgütlendikleri işyerlerinden alacakları aidatları paylaşıyorlar. Bu konuda verilebilecek sadece tek bir örnek bu durum. Özellikle Carrefour’da Sosyal-İş’in işçileri nasıl sattığına şahit olalı çok olmadı. Türkiye’deki sendikaların neredeyse hepsinde olan çürüme, aidat ve patron sendikacılığı 10 No’lu işkolundaki sendikalarda da benzer şekilde tezahür ediyor.

TİS yapamayacakları işyerlerine girmeme, özellikle taşeron işçilere dair herhangi bir örgütlenme faaliyetinde bulunmama, yetkili oldukları veya protokol ile sözleşme yapabilecekleri işyerlerinde herhangi bir pazarlık sürecine işçileri dâhil etmeme gibi tavırlar sergileniyor. Sendikalarda işçilerin değil, sendika ağası takım elbiseli “ağabeylerin” sözü geçiyor. Son model arabaları ve lüks binalarında asgari ücretle çalışan işçi üzerinden pazarlıklar ediliyor. İşçiler bu pratikler yüzünden sendika deyince iki adım geri gitmeye başladı. Bu da bir yerde hâkim sendikal yapının işçi sınıfı mücadelesini gerilettiğini ve hatta ihanet ettiğini ortaya koyuyor. Böyle bir düzlemde, diğer bağımsız sendikal deneyimlerden görerek ve öğrenerek 10 No’lu işkolunda bir sendika kurma zorunluluğu doğmuş oldu.  Örgütlenmede komite, konsey, meclis anlayışına dayandığı, sendika yönetiminde işçilerin egemen olduğu ve karar alma süreçlerinde demokrasinin işletildiği bir bağımsız sendika örneği inşa etmeye başladık. Sendikamıza örgütlü işçilerle birlikte bağımsız, mücadeleci ve direngen bir sendika var edeceğiz.

Şu an market ve mağaza işçileri, özel okullarda çalışan öğretmenler, sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar ile aktif bir şekilde üyelik ve örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca üyemiz olmasalar da 10 No’lu işkolunda çalışan, çalışmayan ve bize ulaşan her işçinin derdini dinlemeye, birlikte çözüm yolları üretmeye gayret ediyoruz. 

Sivil Toplum Kuruluşlarında örgütlenme süreci nasıl başladı?

Sivil toplum kuruluşunda çalışırken sendikalı oldukları için işten atılan ve sendikalarının sahip çıkmadığı bir grup sivil toplum emekçisinin bize ulaşması ve ardından başka STK çalışanlarının da bu sürece dâhil olması ile başladı. Bir süre devam eden tartışmalar ve toplantılar sonucunda, sendikamıza üye olan ve üye olmayan kişilerce Sivil Toplum Çalışma Grubu’nu kurduk. Çalışma grubumuz sorun saptama toplantıları düzenledi. Ancak sivil toplum geniş bir sektör ve sorunlar derya gibi. İşçi-işveren ilişkisinin muğlaklaştırıldığı, çalışanların işçi olma bilincine sahip olmadığı ve işverenin işçilerin haklarını üstü örtük ve açık bir şekilde gasp ettiği bir durum var. Diğer taraftan bu sektörde derli toplu bir örgütlenme faaliyeti de yok. Biz de buna karşı her hafta düzenlediğimiz toplantılarda yaşadığımız sorunların çözümüne dair neler yapabiliriz üzerine konuşuyoruz.

İşçilerin tarihsel mücadelesinin öğrettikleri dışında elimizde verili bir reçetemiz yok. Sivil toplum sektöründe yaşanan sorunlara dair bir metin üzerinde çalışıyoruz. Bunun yanında ilk açık etkinliğimizi Twitter’da sohbet odası şeklinde gerçekleştirdik. Dönütler gerçekten olumlu. Çünkü artık sivil toplum çalışanları da kötünün iyisine razı gelmek istemiyor. İlk geniş katılımlı forum etkinliğini de çevrimiçi olarak 24 Haziran Perşembe günü gerçekleştireceğiz. Sendikamızın sosyal medya hesaplarında katılmak için doldurulması gereken bir Google form var. STK’larda çalışan, çalışmış olan veya çalışmayı planlayan herkesin katılımını bekliyoruz.

Forum hakkında son olarak ne söylemek istersiniz?

Bu forum etkinliğini çok önemsiyoruz. Sivil Toplum Çalışma Grubu olarak epeydir bu forumun hem içeriğinin iyi olması hem de katılımının yüksek olması için uğraşıyoruz. Açık olarak yapacağımız etkinliklerle bu sektörde çalışan herkese bir şekilde ulaşmak istiyoruz. STK emekçilerinin deneyim paylaşımlarının artması ve ortak sorunları yaşayan insanların birlikte hareket etmeleri mücadelenin büyümesi açısından öneme sahip. Bu nedenle herkesin forum etkinliğine katılarak, görüş, öneri ve katkılarını sunmasını, birlikte konuşarak, tartışarak mücadele ve örgütlenme yol haritasını çıkarmayı istiyoruz.

Son Eklenenler