Pazartesi, Nisan 29, 2024

Yılan ve balta, ikisinden de geri kalma!

Bundan birkaç ay önce Netflix’te ETA ile Yüz Yüze: Bir Terörist ile Röportaj adlı bir belgesel mülakat yayınlandı. Mülakat daha önce pek çok farklı siyasi isimle röportaj yapmış İspanyol gazeteci Jodi Évole tarafından gerçekleştiriliyor. Mülakatın iki konuğu bulunuyor: Biri Franco döneminde Bask bölgesine göç eden İspanyol polis memuru Francisco Ruiz, kendisi 1976’da Galdakao Belediye Başkanı Victor Legorburu’yu koruyan, bu yüzden ETA saldırısına uğrayan emekli bir polis. Diğer konuk da 50 yıl boyunca ETA’da aktif rol üstlenen, “ETA’nın 1. adamı”, “en güçlü ismi”, “uluslararası kanadın başı” gibi sıfatlarla anılan ve son yıllarda ETA ile hükümet arasındaki müzakere sürecinde aktif rol alan Josu Urrutikoetxea, namıdiğer “Josu Ternera”.

Netflix Türkiye, sanıyorum bir “clickbait” hamlesi olarak belgeseli ETA ile Yüz Yüze: Bir Terörist ile Röportaj adıyla yayınlamış olsa da belgeselin gerçek ismi “No me llame Ternera” yani “Benim adım Ternera değil”. Belgesele ismini veren hikaye ise şu: Josu Urrutikoetxea ulusal ve uluslararası basında tüm ETA haberlerinde “Ternera” diye anılır, bu isim İspanyolca “dana”, Baskça “buzağı” anlamına gelir. Urrutikoetxea bir gece Kuzey Bask bölgesinde (Fransa sınırlarındaki Bask bölgesi) arkadaşlarıyla vakit geçirirken o geceki aşırı hareketleri yüzünden arkadaşları ona “danalar (ternera) gibi davranma” diyerek takılır. Aynı mekanda bulunan, daha sonra ulusal polis güçleri tarafından Güney Bask Bölgesi’nde (İspanya sınırlarındaki Bask bölgesi) yakalanan ve işkence altında “o gece” hakkında sorgulanan bir kişi Josu’nun ismini bu şaka yüzünden Ternera olarak verir. Bunun üzerine ETA ve ETA liderleri hakkındaki tüm haber bültenlerinde Josu örtük bir alaycılıkla, Ternera diye anılmaya başlar.

Belgeselin genel seyri, mülakatı gerçekleştiren gazeteciye dair ayrıntılar, seçilen iki ismin belgeseldeki konumlandırılışı ve belgeselin politik muhtevası hakkında konuşmaya başlamadan önce gazeteci Jodi Évole’in yapmadığı şeyi, meseleyi tarihsel bağlamına yerleştirme işini yapmak için küçük tarihsel bir özet gerektiğine inanıyorum. Elbette sizi beklenenden daha fazla Bask tarihi ve kültürü, İspanya iç savaşı ve ETA tarihinin ayrıntılarına boğmayacağım (belki bunlar başka bir yazının konusu olabilir).

Söze Bask halkının (ki onlar kendilerini Baskça konuşulan topraklar” anlamına gelen “Euskal Herria” olarak anarlar) tarih boyunca bağımsız kalmak için farklı devletlerle farklı mücadeleler ve müzakereler yürüten bir tarihe sahip olduğunu söyleyerek başlayalım. Geçmişte İber Yarımadası’nı kontrol altına alan Roma, Vizigotlar, Frenkler ve Araplar, Bask ülkesinde egemenlik kurmayı hiç başaramamıştır. Bu durum Bask bölgesinin coğrafi özellikleri, ticari ve tarımsal hacminin hep yüksek olması, halkın denizle kurduğu ilişki ve hiçbir Avrupa diliyle bağlantı içermeyen Baskça (Euskadi) konuşması gibi birçok sebeple açıklanabilir. Bask Ülkesi, Fransa ile İspanya arasındaki sınır bölgesinde bulunur. Bask Ülkesi bugün kişi başına düşen gelir oranıyla İspanya’nın en zengin bölgelerinden biridir. Bu zenginlik, bölgenin yerleşik tarım ve hayvancılık hacmi, zengin maden kaynakları, okyanus ötesi ticaret ve geniş sanayi hacmiyle açıklanabilir. Kültürel ve toplumsal sebeplerin yanı sıra Bask bölgesi ile İspanya arasındaki mücadelenin ekonomik boyutu bundan kaynaklanır. 1800’lü yıllardan beri İspanya’nın tarım, ticaret ve sanayi anlamında en verimli bölgeleri Bask ve Katalan bölgeleridir. Bağımsız birer devlet olmak isteyen bu iki bölgenin İspanya’dan ayrılması durumunda İspanya sürdürülebilir bir ekonomik güce sahip olamaz.

Peki, bu Baskların bağımsız olma sevdası nereden geliyor? Bu, modern devletlerden çok önce, sadece Franco veya 1. ve 2. İspanya Cumhuriyeti’nin etkileriyle açıklanamayacak kadar eski bir hikaye, fakat iki ana etmenle açıklayalım. Birincisi Karlist savaşları sonrası 1874 restorasyonuyla (1. Cumhuriyet) Foral sistemin kaldırılmasıdır. Bu, Ortaçağ’dan beri Bask halkının toplumsal ve ekonomik ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür, Bask oligarşisi de bu sisteme dayanır. İkinci etmen de bu yıllardan itibaren İspanya’nın iç kesimlerinden Bask bölgesine gerçekleşen yoğun göçtür. Bu göç sonucu bölgede İspanyolca hakim dil haline gelmiş, Baskça unutulmaya başlamıştır. Bu gelişmeler sonucu 1895’te koyu bir Katolik olan Sabino de Arana, Bask Milliyetçi Partisi’ni (Baskça: Euzko Alderdi Jeltzalea, EAJ; İspanyolca: Partido Nacionalista Vasco) kurmuştur. Parti bağımsızlık değil otonomiyi savunur, kendini katılımcı, çoğulcu ve demokrat olarak tanımlar. PNV bugün hâlâ Bask bölgesinde en çok oy alan partilerden biridir. Bask milliyetçiliğinin güç kazanmasına sebep olan ikinci tarihsel atak 1923’te darbeyle iktidara gelen General Rivera’nın Baskça ve Katalanca dillerini yasaklamasıyla olmuştur.

Özellikle 1920’lerin ikinci yarısından sonra başlayan yoğun sanayileşmeyle ülkedeki anarşist ve komünist dalga İspanya devrimci işçi hareketinin ana hatlarını oluşturur. Sanayinin en yoğun olduğu bölge olması nedeniyle Bask bölgesinin ciddi bir işçi sınıfı nüfusuna sahip olduğunu akılda tutacak olursak, yaygınlaşan ayrılıkçılık talebi, cumhuriyetçi iktidarın gücü, Sovyetler’in zaferi ve küresel işçi sınıfı hareketlerinin Bask topraklarındaki politik yankısını hayal edebiliriz. 1936 seçimlerinde ülkedeki bu politik dalganın da etkisiyle Halk Cephesi iktidarı almış, genel politik af, çalışma saatlerinin düzenlenmesi gibi birçok yeniliğe gitmiştir. Sol eğilimli cumhuriyetçi iktidara karşı yıllar içinde giderek güçlenen faşist akımlar (Falanjistler) ve sağcı ordu mensupları ise küresel faşist dalgadan da güç alarak Komutan Franco’nun darbe çağrısıyla bir araya gelmiş, üç yıl sürecek İspanya iç savaşı başlamıştır. Bask bölgesi iç savaş sürecinde en fazla direnen ve cumhuriyetçilik anlamında en radikal tutumu alan bölgelerden biri olmuştur, Franco’nun faşizan ülke dizaynı ile bu karşı koyuş birleştiğinde Bask bölgesinde iç savaş boyunca 25 binden fazla insan öldürülmüş, 150 bin kişi sürgüne yollanmıştır. 1939’da iktidarı ele geçiren Franco’nun 1975’e kadar sürecek diktatörlüğü fethedilmiş bir ülke yaklaşımıyla uzun yıllar ülkeyi yönetmiş, bu yönetim tahmin edileceği üzere ayrılıkçı halkları, işçileri, örgütlü solu ve kadınları büyük bir baskı altına almıştır. Artan baskı, Bask gençlerin PNV politikalarını yetersiz bulmasına sebep olmuş ve 1952’de bir grup üniversite öğrencisi Bilbao’da Ekin (başlangıç) adında bir dergi çıkarmaya başlamıştır. Önce Franco tarafından yasaklanan Baskçayı canlandırmak üzere faaliyet yürüten bu dergi çevresi 1959’da 2018’e kadar faaliyet yürütecek Euskadi ta Askatasuna (Bask Yurdu ve Özgürlük), yani ETA’ya dönüşmüştür. ETA’nın sembolünde Bietan jarrai (ikisinden de geri kalma) yazar. Yılan figürü siyaseti, balta da silahlı mücadeleyi simgeler. Marksist-Leninist kabul edilen ETA bu ideolojik tutum konusunda birçok ayrılık ve iç çatışma yaşamıştır. ETA’nın söz konusu yıllarda büyük bir halk desteğine sahip olduğunun da altını çizerek tarih dersine bir ara verelim ve yazının konusunu teşkil eden belgeselimize dönelim.

Belgeselin yapımcısı ve yürütücüsü olan Jodi Évole çoğu zaman bu belgeseldeki gibi karşıtları bir araya getirerek bir sansasyon yaratan röportajlar gerçekleştiren, basın dünyasının “işgüzar çocuğu” imajıyla hareket eden bir gazeteci. Belgeseli ETA’yı mahkum etmek için çekmiş olmasına rağmen linçlenmekten şikayet eden Évole, Urrutikoetxea’nın röportaj boyunca ETA’yı ve faaliyetlerini örgütçü bir disiplinle kolluyor olması karşısında şaşkınlığa düşüyor. Josu Urrutikoetxea’yu ETA’nın eylemleriyle Hristiyanlıktaki 10 emiri karşılaştırarak ya da radikal İslamcı örgütlerin saldırılarıyla kıyasa zorlayarak manipüle eden Évole, İspanyol asıllı Bask sakinleri, Basklar ve İspanyollar arasında bugün bile çok hassas bir dengeye dayanan barış haline dair veya Franco döneminde ETA’yı bu kadar “kızdıranın” ne olduğuyla ilgili onca sorunun arasında bu sorularla ancak Netflix’e satılabilecek bir belgesel kaydetmeyi başarıyor.

Urrutikoetxea ETA’ya katılma hikayesini halkının örgütlü tepkisini “henüz 18 yaşındaydım, evde her gün annem ve babam başka bir ahbabın ETA’ya katıldığı hakkında konuşuyordu ben de işe yarayacak tek çözümün ETA olduğunu düşündüm, ölümlü eylemlerinse ‘aşırı’ olduğunu düşünmedim çünkü tüm Bask halkı rejime karşı her yolun mubah olduğunu düşünüyordu” diyerek açık seçik ortaya koyuyor. 1990’lardan itibaren ETA ile devlet arasındaki müzakere süreçlerinde ciddi sorumluluklar alan, ETA’nın siyasal partisi Batasuna’da milletvekilliği yapan ve 2005’de ETA üyeliğinden ayrılmasına rağmen 2018’deki ETA veda metnini okuyan Urrutikoetxea sivil ve çocuk ölümleriyle sonlanan birçok bombalı eylemin birer strateji hatası ve canavarlaşmaya gün be gün yaklaşan karşılıklı bir empati yoksunluğu olduğunu teslim ediyor. Bunun yanında jandarma lojmanı saldırılarında devletin çok önceden uyarıldığını, jandarmaların ve İspanyol askerinin haklı sebeplerle Bask halkı için birer ölüm makinesi olarak algılandığının altını çizmeye çalışan Urrutikoetxea, 1975’ten sonra diktatörlüğün son bulmasına rağmen eylemlerin sürmesini ise “devlet tarafından dikkate alınmak, bu insanlar ne istiyor diye sorulmasını sağlamak” amacıyla açıklıyor. Bu talebin yanında ilk silahlı eylemlerden itibaren yüzlerce ETA mensubunun yıllar içinde İspanya’nın farklı ve Bask bölgesinden oldukça uzak bölgelerinde işkence koşullarında mahkum edilmesi ise özellikle 1970’li yıllar ve sonrasındaki eylemlerin ana talebini oluşturuyor. Bugün bile Bask bölgesinde ETA mahkumlarının Bask bölgesi topraklarına getirilmesi çok yaygın ve popüler bir taleptir. Sürekli sıkı yönetim altında olan bölgenin 2. Cumhuriyet sonrası görece rahatlayan ve 1981’de yasallaşan otonomi statüsü Bask halkının ETA eylemlerine olan desteğini azaltmaya başlamıştır. Halk desteğine sahip bu silahlı örgütün halkın değişen tutumunu dikkate almadığını, Bask halkının “artık durun!” dediği yerde ETA’nın bunu duymazdan geldiğini ve bunun yapılan en büyük hata olduğunu teslim eden Urrutikoetxea, her şeye rağmen bir ETA üyesi olmaktan her zaman gurur duyduğunu da ekliyor.

Belgeseldeki ilginç noktalardan biri hem belgeselin ikinci tarafı olan polis memurunun koruduğu belediye başkanının hem de daha sonra ETA’nın rehin aldığı ya da öldürdüğü diğer devlet adamlarının ya da asker/polisin de neden bu eylemlerin hedefi olduğundan hiç bahsedilmiyor oluşu. Çok yaygın bir yöntem olarak burada da ETA militanları “birer kötülük timsali ve rastgele insanları öldüren bir grup akılsız” olarak inşa ediliyor. Öyle ki bizzat devlet tarafından desteklendiği ve finanse edildiği daha sonra çeşitli belgelerle ortaya çıkan paramiliter grup GAL’dan (Grupos Antiterroristas de Liberación -Antiterörist Özgürlük Grupları), işlediği cinayetlerden ve zorla kaybetmelerden, Bask bölgesinde sebep olduğu sivil ölümlerinden neredeyse hiç söz edilmiyor. Bu güdük, toplumdaki tek taraflı mağdur algısının altını çizip canavarın canavarlığını teyit etmekten başka bir işleve sahip olmayan belgeselle ilgili en büyük soru ise Josu Urrutikoetxea bu belgesele katılmayı neden kabul ettiği. Bu ve daha birçok sorunun cevabı için buradakinden daha derin bir tahlil gerekeceği kesin.

Bir yıl Bask bölgesinin politik anlamda en radikal bölgelerinden biri olan Oiartzun’da yaşamış, halkın küskün barış sevinciyle beraber sessiz ETA hayranlığına bizzat şahit olmuş ve Türkiye’den geldiğimi duyunca bana ikinci cümlede Grup Yorum’u soran dostumdan öğrendiklerimle ETA’nın veda metninin son cümlesiyle bu yazıyı bitirmeyi uygun görüyorum:

Gora Euskal Herri Askea!
Yaşasın hür Bask Ülkesi!

Kaynaklar

https://www.eldiario.es/cultura/cine/jordi-evole-entrevista-josu-ternera-cara-perro-han-llamado-etarra-hacerla_1_10779969.html

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1104991

https://www.elconfidencial.com/television/2012-12-17/baltasar-garzon-a-jordi-evole-soy-de-izquierdas-nunca-he-ocultado-mi-ideologia_539984/

https://www.lavanguardia.com/television/20210315/6375409/fernando-simon-jordi-evole-entrevista-lo-de-evole.html

https://www.lamoncloa.gob.es/lang/en/gobierno/news/Paginas/2012/20121028_ETA_Lesaka.aspx

https://tr.euronews.com/2019/11/29/ispanya-da-bag-ms-zl-k-girisimlerine-bask-ozerk-parlamentosu-da-kat-ld

https://birikimdergisi.com/haftalik/8272/eta-ulusal-sinir-lilik-larindan-vazgecti

https://acikerisim.sakarya.edu.tr/bitstream/handle/20.500.12619/92246/T05545.pdf?sequence=1&isAllowed=y

https://www.democraticprogress.org/wp-content/uploads/2012/12/TURKISH_NedThomasPaperFinal.pdf

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/509098

Son Eklenenler