“Bakın biz geldik güneş açtı. İçeri girince de güneş açtıracağız size.
Sizin güneşiniz olacağız güneşiniz.”
2021 Ocak ayında başlayan Şekerpınar Migros direnişinde karlı bir havada depo içerisine böyle seslendi Gülhan. Kendisi henüz 20’sinde, 3 senedir çalıştığı depoda gördükleri baskıya karşı arkadaşlarıyla direnirken adeta bir güneşti. Biz bugün Gülhan’ı kadın cinayetinde kaybetmenin büyük acısını yaşarken saçtığı ışıltının izi kaybolmasın, mücadelesi herkesçe bilinsin istiyoruz.
Gülhan’ın küçük yaşlardan itibaren yaşamak için verdiği mücadele pek çoğumuz açısından çok tanıdık. Liseyi Gebze Sağlık Meslek Lisesi’nde bitirdikten sonra üniversiteye gidebilmek için çalışmak zorunda kalmış binlerce yoksul emekçi gençten biri Gülhan. Ailesinde kendisinden başka çalışan kimse olmadığı için evin tüm masraflarını da sırtlanarak pandemi koşullarında günde 15- 20 saat çalıştı, böyle ev geçindirdi. Ertelediği üniversite hayallerini bir gün gerçek kılabilmek için var gücüyle çabaladı. Migros’un insanın canını çıkartan ağır depo şartlarına, erkek amirlerin tacizlerine, ücretsiz izin saldırılarına, kod-29 damgalamalarına karşı sendikası DGD-SEN ile 120 gün süren onurlu bir direnişin parçası oldu.
Direnişin yaşça en küçükleri arasında olmasına rağmen hem güçlü kavrama yeteneği, etkili hitabetiyle arkadaşları arasında öne çıkan hem de neşesi, samimi duruşuyla sevilen bir kadın işçiydi. Patronu Tuncay Özilhan’ın evinin önündeki eylemde kadın işçileri kuşatan polis saldırısında korkusuz ve direngen tavrıyla örnekti. Haklı mücadelesine ve arkadaşlarına olan inancı tamdı. Direniş boyunca bu inanç ve kararlılıkla hareket etmeyi bildi. Direnişteki arkadaşlarıyla özellikle kadınlarla muhabbetini, dostluğunu derinleştirdi, kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları ortak sorunlar üzerine kafa yorardı.
İşyerinde kadınlara yönelik hakaretlerin, baskının, tacizin ne denli fazla olduğu da kadınlar yaşadıklarını birbirine anlattıkça, birbirini dinledikçe gün yüzüne çıkıyordu. Başlarına gelenin kendi kabahatiymiş sanılmasından çekinerek konuşmadıkları pek çok şeye artık susmuyorlardı.
Gülhan da bu sohbetler sırasında depo içinde çalışan Muhammet Tarhan isimli erkek tarafından maruz kaldığı ısrarlı takipli tacizden söz etmişti. Kadınlar olarak neler yapabileceğimiz üzerine konuşarak yalnız olmadığını ifade etmiştik. Tacizci adamın depodaki yönetimden aldığı cesaretle de direniş çadırımız etrafında aracıyla dolaştığını öğrendiğimizde sendika temsilcilerimiz gerekli yollarla kendisini uyarmış ve bir daha alana gelmesi engellenmişti. O dönem örgütlenme sekreteri olan Neslihan da Gülhan’ın şikayet başvurusunda yanında bulunmuştu. Gülhan sonrasında da birçok kez suç duyurusunda bulunarak koruma tedbir kararı çkartmıştı.
Ne yazık ki hiçbir işe yaramayan hiçbir caydırıcılığı olmayan bu kararlarla devlet Gülhan’ı korumadı. Suçluların cezasızlıkla ödüllendirildiği erkek yargı sisteminin bir ürünü olarak da bu cinayet işlenerek, gencecik yaşıyla Gülhan’ın bu hayattan koparılmasına devlet göz yumdu. Şimdi biz Gülhan’ın arkadaşları olarak soruyoruz: Hakkını ararken tüm kolluk gücüyle karşısına dikilen devlet, Gülhan öldürülürken neredeydi?
Bizim bekleyecek ne sabrımız var ne de bu adaletsiz düzeninize tahammülümüz. Gülhan için, kadın cinayetlerinde kaybettiğimiz binlerce kadın için adaletin mahkemelerden değil kadınların örgütlü gücüyle, direnciyle, mücadelesiyle geleceğini biliyoruz. Evde, işte, sokakta güvensiz, tedirgin yaşamak zorunda bırakılmayı, hayatlarımızın bu kadar kolay yok edilmesini, bu kadar değersiz, önemsiz görülmesini reddediyoruz. Gülhan’a yetemediğimiz, onu kollarımızla saracak, yaşatacak kadar henüz gücümüz olmadığı için de isyan ediyoruz. Ve söz veriyoruz, kadınlar olarak birbirimizin çaresi olacağız.
Gülhan ile Şekerpınar Migros direniş alanındaki röportajımız…