Sosyal güvenliğin olmadığı toplumlarda ahlaktan, sağlıktan söz edilemez.
Küresel Organize Suç Endeksi Araştırması’na (2023) göre 193 ülke içinde en kötü 14. ülkeyiz. 46 Asya ülkesi içinde en kötüler arasında 4. sıradayız. Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinden öndeyiz. Aklı başında bir insan için bu onur duyulacak, övünülecek bir durum değil.
Ocak ayından bu yana emekliler gündemde, herkes emeklileri konuşuyor. Enflasyon farkı, refah payı, seyyanen zam, kök aylık sözcükleri emeklilerin günlük konuşmasının vazgeçilmezi oldu. Reklam gibi emekli aylığı hesaplamaları izliyoruz. Köşe yazarları konuyla çok ilgili hükümet sözcüsü gibi açıklama yapıyor. Ama emeklinin ekonomik sorununu çözecek tek bir cümle kuran yok.
Hükümet “emeklilere enflasyon farkı ve refah payı verileceğini” söylüyordu. Ama geçen seçimlerde verilen sözler bile yerine getirilmedi. Emeklilere oyun içinde oyun oynanıyor. Yerel seçimleri bekleyin diyerek oyalanırken emeklilerin tepkisini taleplerini makul bir düzeyde tutma çalışmaları yürütülüyor. Özel statüyle kurdurulan emekli dernekleri ve benzeri yapılar devreye sokularak rıza üretme çalışmaları yaptırılıyor. Seyyanen zamla en düşük emekli aylığının 10 bin liraya çıkarılması benimsetiliyor. Tüm bunlar emeklilerin yüzde 80’i açlık, yoksulluk sınırının altında kalan aylıklarla yaşamakta zorlanırken yapılıyor. Üstelik açlık sınırının 13.334 TL, yoksulluk sınırının 43.433 TL olduğu bir dönemde (Türk-İş Eylül 2023). Emekli nasıl barınacak, nasıl beslenecek, sağlık sorunlarını nasıl çözecek, bunları konuşan yok. Ülkeyi yönetenler o kadar yabancılaşmışlar ki bulundukları konumlara. Bu soruların yanıtını emeklilere vermek zorunda olduklarının bile farkında değiller.
Tek sorun emekli aylığının düşük tespit edilmesi gibi gösteriliyor. Oysa emekli aylığının hesaplanmasında esas olan prim ve hizmet, eğitim temeli esnetiliyor ve aylık hesaplaması kuralsız hale getiriliyor. Yapılan şey, fazla prim yatıran daha uzun süre çalışan ve eğitimli emeklinin emeğini hiç etme, inkar etmedir. En düşük emekli aylığını yukarı çekerken yukarda kabul edilen emekli aylığını da aşağı çekme işidir ve haksızlıktır. 2019’da başlatılan bu uygulama emekli aylıklarının Sosyal Güvenlik Reformu uygulamasıyla getirildiği düzeyin iktidarı bile tedirgin etmesi sonucudur. 430 lira emekli aylığı mı olur? Sözde reformla aylık bağlama oranını ve yöntemini değiştirmemiş olsalardı Temmuz 2023’te en düşük emekli aylığı 15 bin TL olacaktı. Emekliler intibak yasası, enflasyon oranı, taban aylığı, seyyanen zam, promosyon refah payı gibi safsataların hesabı içinde boğulmayacaktı. Bugün de aylıkların alım gücü hızla düşerken en düşük aylık ocakta 12-13 bin TL olacak diye müjdeleniyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı: “Emeklilere çok ciddi artış olacak, kurala bağlı artış olacak,” diyor ve ekliyor: “Asrın felaketi depreme, dünyadaki, bölgemizdeki sıkıntılara rağmen bütün imkanlarımızı zorlayarak emeklimize en iyi desteği vereceğiz. Dengeleyici çalışmayı yapacağız.” Emekli sorunları için de “Geçmişten gelen uzun dönem politikaların etkisi, 90’lı yıllardan gelen daha önceden gelen sorunlar,” diyor.
Peki, 20 yıldır iktidardasınız neden çözmediniz bu sorunları denmez mi, bu açıklamaya karşı. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bu sorunun yanıtını da açıklamasının devamında veriyor bence. “Emeklinin yaş ortalaması düşük. 2 milyon EYTli, 3 milyon daha gelecek, 16 milyon emekli oldu. Emekli aylıklarını çalışanların primleri ile ödüyoruz. Afetin yaralarını sarmamız lazım! Enflasyonla mücadele etmemiz lazım! Büyümemizi sürdürmemiz lazım! Artan refahı da toplumsal kesimlere paylaştırmaya devam edeceğiz,” diyor. Emeklilere bakış açılarının değişmediğini ifade ediyor.
Ülkeyi yöneten siyasiler varlıklarını küresel kapitalistlere borçlu oldukları için tüm kaynaklar sermayeye diyorlar. 1994’te imzalanan şartlı kredi anlaşmasının gereğini yapıyorlar. Şartın biri sosyal güvenlik sisteminin emeklilik ve sağlık diye ikiye ayrılması ve özelleştirilip ticarileştirilmesiydi. Bu süreçte emeklilerin bütün kazanılmış haklarına el kondu ve alınan yüklü kredi faiziyle birlikte emeklilere çalışanlara ödetildi. Şimdi resmi ağızlardan duyduğumuz yeni döneme başlıyoruz sözünün ekonomik boyutu bence yeni alınacak kredilerin faizi ile birlikte emekliye işçiye ödetilmesidir.
Emekli aylıkları için kaynak yok deniyor. Devlet kasasında olması gereken emekli primleri nerede? Bu sorunun cevabını veremeyecekleri için iktidar ve muhalefet emeklinin ekonomik sorununu nedenine değinmeden sonuçlar üzerinden konuşuyor. Çünkü uluslararası finans kuruluşlarına verdikleri sözü yerine getirip, emeklilik primlerini fona devredip borsaya yatırmışlardı. Emekli haklarına el koyma konusunda gelen hükümet gideni hiç aratmadı.
İktidarlar, Türkiye ekonomisini küresel kapitalist politikalara uygun hale getirirken yeniden yapılandırdı, değiştirip dönüştürdü. Emekliliği de esnek kuralsız güvencesiz hale getirdi. Kamu kurumlarını özel sektör kurumlarıyla iç içe işleterek özel sektör lehine değiştirdi. Bence bugün bunun son vuruşlarını yapıyorlar. Kamu emekliliği yöntemini bitirme noktasına getirdiler. Yerine ikame ettikleri BES’le istedikleri sonucu alamayınca yeni OVP açıklandığı gibi TES (Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi) uygulamaya konulacak. Bu da cari açık kapatma aracıdır, emeklilik değildir. Çünkü emeklilik yaşlılığın güvencesidir. Ekonomik güvencesinin sosyal risklere karşı koruyan özelliklerinin olması gerekir. BES ve TES’in böyle özellikleri yok. Emeklilik gibi çok önemli bir hukuki statü kılıf olarak kullanılıyor. TES aynı zamanda işçilerin kıdem tazminatına el koymanın kılıfı yapılmak isteniyor.
Emekliler korkunç bir pahalılık ve gitgide artan fakirleşmenin içine itiliyor. Bu idare edilir, kabul edilir bir durum değil. Sorunlarımızın nedeni iktidarların siyasi tercihleridir. Emeklilerin mücadelesi yok sayılmaya karşı var olma mücadelesidir. Bugünkü hayat pahalılığı ve yoksulluk işçi sınıfına, emeklilik haklarına yıllardır sistematik olarak yapılan inanılmaz saldırının ve emek sömürüsünün bir sonucu. Ülkedeki yoksulluktan, asgari ücretin açlık sınırının altında olmasından söz edenler, işçi sınıfına saldırıdan, işçi düşmanlığından ve emek sömürüsünden söz etmiyorsa samimi değildir, doğruyu söylemiyordur.
Dünü unutmamak, yarından vazgeçmemek gerekiyor. Ekonomimiz büyürken bizim aylıklar neden eksiliyor, alım gücü düşüyor diye sormadan, sorgulamadan bugünlere geldik. Sorgulamak; Ocak-Temmuz zamlarının ve TÜİK’in enflasyon hesabının dedikodusunu yapmak, sürekli farklı biçimlerde operasyona uğrayan seçimlerde sandıktan demokrasi hak hukuk çıkacağını beklemek değildi. Sorgulamak: Emekli aylıklarının neden altı ayda bir enflasyon oranı hesabına bağlandığını, TÜİK’in enflasyon hesabının ulusal sorun haline getirildiğini anlamak ve sınıf bilinciyle buna karşı tavır geliştirmekti. Bizi yoksullaştırarak yaşamımızı zorlaştıranları bilmek, hakikatleri hatırda tutmaktı.
Artık her gün her şeye zam yapılıyor. Sürekli değiştirilen fiyat etiketlerini takip edemez olduk. Bu gerçek yaşam koşullarını yok sayarak emekli aylığını belirlemek emeğe ihanettir. Emeklileri yaşayamaz hale getirerek onun kendine güvenini sarsmaktır. Emeklinin hayattan zevk almasını engellemektir. İktidar ve sessiz kalan siyasiler uyguladıkları bu politikalarla emeklileri depresyona sokmaktadır. Demans ve Alzheimer hastası sayısı bir milyonu aşmıştır. Bunun sorumlusu emeklileri ekonomik sosyal güvenceden yoksun bırakan muhtaç duruma sürükleyen siyasilerdir, iktidardır. Emeklilerin sırtından ekonomik ve siyasi rant devşiren rıza üreten yapılardır.
Emekli aylıklarına yapılacak artışlar prim gün hesabı ve eğitim temelinde yapılmalıdır. Taban aylık uygulaması seyyanen zam refah payı gibi esnek kuralsız ayarsız uygulamalardan vazgeçilmelidir. Seyyanen zamlar geçmiş kayıpları telafi için yapılmalı, esas aylık olarak hesaba katılmalıdır. Aylık bağlama oranları yükseltilmeli. Milli gelirden, bütçeden pay verilerek emekli aylıkları güncellenmeli, alım gücü yükseltilmelidir. Promosyon ödemelerinin aylık güncellenmesi için düzenleme yapılmalıdır. Kısıtlayıcı ve tercihli uygulamalara son verilerek kadınların dul ve yetimlerin emeklilik hak sahipliği teslim edilmeli ve aylık bağlama oranları yükseltilmelidir. Yoksul emekli kitlesine yenilerinin eklenmemesi için EYT’lilerin bütün hakları teslim edilmelidir. Tüm emeklilik işlemlerinde norm ve standart sağlanmalı, eşitsizlikler giderilmelidir.
Emeklilere: Yaşlılıkta ekonomik güvence, ücretsiz erişilebilir sağlık hakkı, sosyal haklar sağlayan devlet güvencesindeki kamu emekliliği hakkı teslim edilmelidir. Ulusal ve Uluslararası yasalarda hak olarak tanınan, iç hukukta yasal düzenlemesi yapılan ama eksik olan emeklilerin toplu sözleşme hakkı Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan emekli aylığı alan herkesi kapsayacak şekilde iç hukukta düzenlenmesi yapılmalıdır. Emeklilerin de sorunlarını konuşmak, çözüm üretmek için işvereni konumundaki Sosyal Güvenlik Kurumu ile toplu sözleşme masasına oturma hakkı bütün emeklilere tanınmalıdır. Bugüne kadar emeklilerin haklarını korumayan yok sayılmasına seyirci kalan hatta haklarına el konmasını onaylayarak emeklilere ihanet eden dernekler emeklilerin temsilcisi olamaz.
Emeklilerin, yaşlıların çaresiz bırakıldığı bir toplumda hiç kimse huzurlu olamaz. Ahlaken, vicdanen ve siyaseten bu böyledir. Toplumsal huzur ahlak ve sağlık için sosyal güvenlik sisteminde yeniden düzenleme yapılmalı, şirketlerin değil toplumun yararı gözetilmelidir.
Mahinur Şahbaz
Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı