Salı, Aralık 3, 2024

8 Mart’ta yasaklar da mor maskeliler de bizi yıldıramaz!*

2023 8 Mart’ını depremde kaybettiğimiz on binlerce insanın acısı, milyonlarca depremzedenin ihtiyaçlarının halen karşılanmamasına duyulan öfke ile karşıladık. Toplumsal dayanışma dışında insanların kendi kaderlerine terk edildikleri, devletin onların gelecek ve haklarını gasp etmek üzere planlar yaptığı, kadınların sefalet koşullarında şiddet sarmalına itildiği, refakatsiz çocukların tarikatlara verildiği süreçlere tanık olduk. Sömürü çarkları dönmeye devam ederken devletin depremzedeleri yoksun bırakarak toprağını terk etmesini, kentlerde ucuz işçi olmasını, yoksullaşıp mülksüzleşmesini sağlayacak politikaları gün gün hayata geçirdiğini gördük. Diğer taraftan yıkımın ve bunca ağır kaybın siyasi sorumluluğunu üstlenen, istifa eden, yargılanan, cezalandırılan bir kimse görmedik, toplumsal örgütlülüğün zayıflığından ötürü sorumlu kimseden hesap soramadık, şimdilik. Stadlardan sokaklara taşan hükümet istifa protestoları polis saldırılarıyla bastırılmaya çalışılırken, kalabalık kitlelerin yan yana gelecek eylemleri keyfiyetle yasaklanıyor. Deprem öncesinde rıza üretme kapasitesi iyice zayıflayan Cumhur İttifakı iktidarının zor gücünü kullanmak dışında pek çaresi kalmışa benzemiyor, böylece seçime giderken hem deprem hem ekonomi hem de yönetme krizi içinde bulunduğu acziyet malumun ilamıdır.

İçinden geçilen süreçte ve daha köklü olarak iktidarın kadın düşmanı politikalarının bir sonucu olarak, Taksim’de yapılması planlanan 21. Feminist Gece Yürüyüşü, kaymakamlık kararı ile yasaklandı. Kentin simgeleşmiş, mücadele tarihinde anıtlaşmış yerlerinden Taksim, uzun yıllardır 1 Mayıs’lara, 25 Kasım’lara, Onur Yürüyüşlerine, Cumartesi Anneleri’ne kapatılmış durumda.  Devlet direnenleri, işçileri, kadınları, LGBTİ+’ları Taksim’den kopararak, kentin tarihsiz, ruhsuz, kent suçu dolgu alanlarına, sokak aralarına hapsetmek istese de tarihsel mücadele gününde devletin koyduğu yasağı tanımayanlar her ne koşulda olursa olsun, Taksim onurdur diyerek, bu 8 Mart’ta da Taksim’e sahip çıktı.

Taksim’i bir mücadele çizgisi olarak tavizsiz ve kesintisiz savunmanın, eylem alanı olarak işaret etmenin önemini her daim vurguladık. Bu yıl da daha güçlü bir şekilde vurgulamanın kritik olduğunu düşünüyoruz, zira sistematik şekilde erkekler tarafından işlenen kadın cinayeti, taciz, tecavüz ve şiddet suçlarının hesabını en güçlü soracağımız yer orası. Devlete depremde insanlar ölürken “neredeydin” diye isyan edeceğimiz yer orası. Ayrıca zaten her yanı çatırdayan iktidarı başlarına yıkmak için, toplumun diğer ezilen kesimlerine umut, cesaret ve “başarabiliriz” duygusu verebilmek için ileri atılmanın, İstanbul Sözleşmesi’ne mutabakat politika metninde dahi yer vermeyen önümüzdeki dönem olası iktidarı Millet İttifakı’na “aklını başına al, biz varız” demek için tam sırası. Çünkü biliyoruz ki kadınlara hiçbir şey altın tepside sunulmadı, hakkımız olan ne varsa hepsini tırnağımızla kazıyarak aldık ve bundan sonra da iktidara kim gelirse gelsin kendi gücümüz ve örgütlülüğümüzle alabiliriz. Bu düşünceden hareketle yüzlerce kadınla Feminist Gece Yürüyüşünde bir adım geri basmadan zalimin üstüne üstüne yürüdük.

Taksim’in tarihsel ve güncel önemini kavrayamayan kimseler bizi bu düşüncelerimizden ötürü alan fetişizmi yapmakla suçlayabilir, devletin yasağını tanımadığımız, barikatlara yüklendiğimiz için bozguncu ilan edebilir. Bu ne ilk olur ne de son.  Bizim için önemli olan bu suçlamalar değil, kamuoyunun bilmesi gereken hakikattir, çünkü “nasıl ki ışık hem kendisini hem de karanlığı açığa vuruyorsa, aynı şekilde hakikat de hem kendisinin hem de yanlışlığın ölçütüdür.” (Spinoza)

***

Çağrısı Taksim’e yapılan 21. Feminist Gece Yürüyüşü’nde binlerce kadın, çoğu sokağı kapatılmış olan Taksim ve Cihangir’in ara sokaklarında yürüyüşün başlamasını bekleyip, saatler ilerledikçe daha da kalabalıklaşmış olan sokaklarda, daha saatin 19.30 olmaması ve “polisin eylem yapıldığını düşünmemesi” gerektiği, eylem komitesinden olduğu sanılan kişiler tarafından önemsenerek, bir araya gelen kitlelere defalarca slogan atılmaması yönünde uyarılar yapılmıştır. Daha sonra pankartın açılması, açıklamaların okunması ve sloganlar şeklinde ilerleyen eylem, zaten çağrısı da Taksim’e yapılmış olan yürüyüşün bulunulan yerden, katlı otopark önünden ilerlemeden, kitlenin “yüklen yüklen barikata yüklen” çağrılarına kulak verilmeden 21’i geçkin saatte son bulmasıyla, Taksim’e çıkma yönünde irade gösteren çok sayıda kadın ve LGBTİ+ ile birlikte Taksim’e çıkan polis barikatını var gücümüzle zorladık.

Barikatın zorlanmasıyla birlikte direnen kadınların yanında yer almak isteyen yüzlerce kişinin önüne geçen eylem komitesinden kişiler ellerindeki megafonla eylemin bittiğini, herkesin aşağı doğru gitmesi gerektiğini söyleyip hatta kimimizin çantasından çekiştirerek kitleyi barikattan uzaklaştırma çabasına girdi. Buna karşı Kabataş’a yürümek isteyen kitlenin zaten aşağı doğru serbestçe gidebileceği, kalıp Taksim yönüne, barikata yüklenmek isteyen çoğunluğu gençlerden oluşan kitlenin ise engellemeye hakları olmadığını diyalog yoluyla ifade ettiğimizde ise “benim kitlem, benim alanım” şeklinde üstten ve eril bir tavırla karşılaştık. Yani barikata kendi iradeleriyle yüklenmek isteyen kitle polis zoruyla değil, direnenlere “polislik” yapan eylem komitesindeki kişiler tarafından dağıtılmaya çalışıldı. Bununla yetinmeyip eylem komitesinin tanınmış simalarından bir avukatın, tacizci emniyet müdürü Hanifi Zengin ile kulaktan kulağa konuşmasının ardından emniyet müdürüne -herkesin duyacağı şekilde- “O zaman gözaltı yapabiliriz” dedirten hamlesiyle etrafımız kalkanlarla sarılarak işkence ile yerlerde tekmelenerek, kemiğimiz kırılana kadar dayak yedikten sonra gözaltına alındık. Her fırsatta bizi (birbirimizin güvenliğini almamıza rağmen) yaşlıların, engellilerin, hastaların güvenliğini gözetmemekle suçlayanlar, direnen kadınların güvenliğini düşünmüyor mu?

Eylem komitesinden kişilerin direnen kadınları alanda ötekileştirip, kitleyi dağıtıp, polise hedef göstermesi yetmezmiş gibi sonu işkenceyle biten polisle işbirliğini kadınlar bilsin isteriz. Takdir kamuoyunundur.

Bu yaşananlardan sonra, Kadın Komiteleri’nin 2020 yılı 8 Mart değerlendirmesinde ifade ettiği şeyi hatırlayalım:

 “… dünyada kadın hareketi açısından yeni bir konjonktüre girilmiştir, dolayısıyla kitlesel eylem formlarının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kadın cinayetlerinin ve cinayetlere devlet tarafından gösterilen “toleransın” derecesi giderek artarken, mücadelemiz giderek daraltılmaya çalışılırken ve kent meydanları bizlere teker teker kapatılırken önümüzde duran sorumluluk kavga etmektir diyoruz, çünkü artık gidecek başka yerimiz yok. Bu tespite dair her türlü fikri eleştiriye ve tartışmaya açığız.”

Kabul ettiğimiz bu tespit doğrultusunda ve inandığımız fikrin gereği olarak mücadele alanlarında devletin yasağına itaat etmez, uzlaşmaz tavrımızı gösteririz. Bizim de parçası olduğumuz kadın hareketinin geniş halk kitleleri arasında güven ve itibar duyulan bir hareket olması için savunduğumuz fikrin ve tavrın yaygın ve yerleşik hale gelmesini hedefleriz. Hareket içindeki hatalı eğilimlerin zayıflatılarak yok edilmesini politik görev kabul ederiz. Bu açıdan kitleleri aklı kıt, iradesiz ve zayıf gören, kadın hareketinin temsilcisi, doğal sözcüsü gibi davranan, kendini 8 Mart’ın, 25 Kasım’ın alanlarda sahibi sanan anlayışlarla bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele edeceğiz. Feminist mücadeleyi sosyal sermaye aracı olarak kullanan, bu yüzden tuttuğu köşe başını bırakmayan, sol patronaj ilişkilerinin esiri, hareket içinde yıllarca emek verdiği için “takdir” bekleyen, yaş hiyerarşi ve eşitsiz ilişki kurma hakkını kendinde bulan, eylem alanında polis ile iş tutan ve kadınları polis karşısında hedef haline getiren tarzlarla her yerde çarpışacağız.

Katledilen tüm kadınlar, enkaz altında ölüme terk edilen on binlerce can için barikatları, ablukaları aşacağız; meşru, militan, kitlesel mücadele çizgisini büyüteceğiz, meydanları da sokakları da terk etmiyoruz. Kalanların gidenlere borcudur mücadele, topuklarımızı yere vura vura kanımızdan beslenen bu aşağılık düzeni yıkacağız! 

Seneye Taksim’de görüşmek üzere.

*Uzlaşmayan ve Barikata Direnen Kadınlar

Son Eklenenler