Başta Rize milletvekili Hayati Yazıcı başta olmak üzere Karadeniz Bölgesinin bütün iktidar partili vekillerinin imzasıyla meclise sunulan çay kanunu teklifi, çay üreticilerinin büyük tepkisiyle karşılaştı. Şimdiye kadar memlekette istediği yağma yasasını milletvekili çoğunluğuna yaslanarak çıkartanların, bunu da oldubittiye getirerek hızlıca geçirmek istedikleri görülüyor. Kanun teklifinin uzun süreden beri RTE Üniversitesi, çay borsası ve iktidar partisi işbirliğiyle çay üreticilerinden gizlenerek hazırlandığı biliniyordu. Şimdi aceleyle ve yangından mal kaçırırcasına çıkartılmak istenmesi, bir avuç patronun çıkarı için hazırlandığına şüphe bırakmıyor.
Doğu Karadeniz Bölgesinde 230 bin çay üreticisinin ve toplamda 1 milyondan fazla insanın temel geçim kaynağı olan çayı bir avuç patrona peşkeş çekmek istiyorlar. Bu girişimleriyle toplumda iki net saflaşma yaratıyorlar; bir tarafta hangi partiye oy verirse versin kendi emeğiyle geçinmeye çalışan bir milyondan fazla çay üreticisi, diğer tarafta bir avuç çay patronuyla birlikte onların siyasi temsilcileri ve doğrudan ya da dolaylı çıkar ortakları var. Her şey manipülasyon ya da ayak oyunlarıyla örtbas edilemeyecek kadar açık ve ortada yaşanıyor. Çay üreticilerinin emeklerine ve temel geçim kaynağı olan ürünlerine sahip çıkmaktan başka seçeneği yok.
Kanun teklifi açıklandığı andan itibaren Rize il merkezi ve ilçelerinde, Trabzon Of, Hopa ve Kemalpaşa da olmak üzere çay yetiştirilen hemen her yerde üreticiler çıkartılmak istenen kanunun kendilerine karşı açılmış bir savaş olduğunu ve açlığa mahkûm edilmek istendiklerini söylediler.
Çünkü sözleşmeli tarıma geçildiği takdirlerde, fındık üreticisiyle, tütün üreticisiyle, şeker üreticisiyle, domates ve diğer tarım üreticileriyle kaderinin aynı olacağını görüyoruz. Yörede yıllardan beri kuşaktan kuşağa aktarılan çay yetiştirme kültürü, buna uygun olarak oluşan toplumsal yaşam alışkanlıkları, Çaykur gibi bizden kesilen vergilerle oluşturulan kamu kurumları, uluslararası şirketler ve onun yerli işbirlikçileri aracılığıyla yok pahasına yağmalanmak isteniyor. Bu plan gerçekleştiğinde binlerce çay üreticisi işsiz güçsüz kalacak ve boğaz tokluğuna çalışmaya razı olarak iş aramaya başlayacak. Artvin Kemalpaşa’da şimdiden kurulması hazırlıkları yapılan organize sanayi bölgesi ve ro-ro limanının da böyle bir ucuz işgücünden yararlanma amaçlı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin 81 ilin 80’inde organize sanayi bölgesi var. Toprakları ürünleri elinden alınan yurttaşlar bu organize bölgelerinde düşük ücretlerle ağır sömürü koşullarında işçilik yapıyor. Bunlardan birinin de, çay üretemez hale gelecek ve aç kalmamak için sömürüye boyun eğecek nüfusu istihdam etmek için kurulmak istendiği açıktır.
Kanun teklifi yalnızca üreticileri ilgilendirmiyor, Çaykur çalışanlarını da yakından ilgilendiriyor. Çünkü bu teklifte de önceden olduğu gibi Çaykur zayıflatılarak piyasada özel şirketlerin güçlenmesinin önü açılıyor. Kanun teklifi metninde ilgili belirsiz ifadelerin bu amaçla kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu da Çaykur’a ait 47 yaş çay işleme fabrikasında 2 paketleme ve üretim bölge müdürlüğünde 9 pazarlama ve bölge müdürlüğünde kadrolu ve mevsimlik olarak çalışan yüzlerce işçiyi tedirgin ediyor. Kanunun kabul edilmesinden sonra çıkartılması planlanan yönetmeliklerle, daha önce Tekel’de ve başka kamu kurumlarında gördüğümüze benzer biçimde bu işçilerin bir anda kapı önüne bırakılması mümkündür. Bu nedenle çayda üreticilerin ve işçilerin mücadeleleri ortaktır.
Çay üreticileri ve çalışanları birlikte ve örgütlü davranırlarsa büyük bir güç oluşturacaklarının farkında, yapılan birçok eylem de bunu gösteriyor. İktidar partisi AKP ve ortakları, çay emekçilerinin eylemleri karşısında şaşkına uğramış durumda. Çünkü kendi içlerinden de çok ciddi eleştiri alıyorlar. Kanunun hazırlanmasında önemli rol oynayan RTE Üniversitesi Rektörlüğü yaptığı açıklamayla kanun teklifinin böyle yazmadıklarını belirtmek zorunda kaldı. Görülün o ki çay üreticilerinin kararlı ve dirençli tutumu bir avuç patronun oyununu bozuyor. Çay üreticileri ya kâr peşinde koşan çay patronlarına kölelik ederek açlığa mahkûm olacak ya da emeğine, alınterine ve geçim kaynaklarına sahip çıkacak. Haklarımız ve geleceğimiz için bulunduğumuz her il, ilçe ve köyde kanun teklifine karşı çay üreticileri olarak ortak tutum oluşturmanın çabası içerisindeyiz. Çaykur’u sattırmamak için çayda kota ve kontenjan uygulamasına son vermek için, insanca yaşayabileceğimiz yaş çay tavan fiyatının olması için mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz.
Mutlaka çay üreticileri kazanacak!