“Borç, sömürgecilerin kendilerini ‘teknik asistanlar’ olarak sunduğu yeni-sömürgeciliktir. Bunlara biz, ‘teknik suikastçılar’ demeliyiz.” (Thomas Sankara, Afrika Birliği Örgütü 25. Konferansında, 29 Temmuz 1987)
Sri Lanka’da ekonomik krizin faturasının emekçilere çıkarılmasına karşı protestolar devam ederken, uluslararası basında krizin temel sorumluları arasına, Sri Lanka elitlerinin yanında, Çin Halk Cumhuriyeti de eklendi. İddia o ki, Çin’in “borç tuzağı” politikası Sri Lanka halkının karşı karşıya kaldığı sorunları üreten temel bir mekanizmaydı. Kavram, Hindistan’ın güvenlik uzmanlarından Brahma Chellaney’in, 2017’nin başında yazdığı yazıda[1] ortaya atılmıştı. Chellaney’e göre Çin “Kuşak-Yol İnisiyatifi” aracılığıyla, küresel Güney’de stratejik konumda bulunan ülkelere altyapı projeleri için yüksek krediler veriyor, bu ülkeleri ödemekte güçlük çektikleri bir borç yükü altına sokuyor; böylece de Çin’in politik etkisi altına alıyordu. Chellaney’in gözlemi, Harvard’dan iki öğrencinin kaleme aldıkları bir makalede “borç tuzağı diplomasisi” adı altında kullanıldı. Ardından, küresel liberal düzenin propaganda aygıtlarından The New York Times ve The Guardian’da yayınlanan yazılar, ilgili öğrencilere atıfla, borç tuzağını Çin Halk Cumhuriyeti’nin diplomatik araç setindeki önemli bir aygıt olduğunun “akademik kanıtı” olarak göstermeye başladılar.[2] Sri Lanka’nın Hambantota limanının hikayesi 2018’de New York Times[3]tarafından bu çerçevede okurlarla paylaşıldı. Habere göre, Çin limanı planlı bir şekilde, borç tuzağı diplomasisi çerçevesinde, ele geçirmişti. Borç tuzağı söylemi, ABD ana dalga siyasetinin bütün unsurları tarafından -Bolton ve Tillerson gibi cumhuriyetçi figürlerden Clinton, Biden gibi Demokrat isimlere- hızla sahiplenildi. Çin’in yatırım yaptığı bütün küresel Güney coğrafyasında hem kapitalist kalkınmanın finansmanını hem de borçluluk ilişkilerini, ABD-Çin rekabeti bağlamında yeniden anlamlandırmak için dolaşıma sokuldu. Yine aynı yıl, dönemin ABD başkan yardımcısı Mike Pence, Afrika’nın önemli bakır havzalarına sahip Zambiya’nın Lusaka Uluslararası Havalimanı’nın, Sri Lanka örneğine benzer bir şekilde Çin tarafından ele geçirilebileceğini iddia etti. Uganda’nın Entebbe Uluslararası Havalimanı, Kenya’nın Mombasa Limanı gibi birçok örnek Çin’in yağmacı borç verme pratikleri olarak tartışılıyor.
Bu söylemin üç yapıtaşı var. Bunlardan birincisi, küresel Güney ülkelerinin dış borç stokunda, geçtiğimiz 15 yıl içinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin payındaki gözle görülür artıştır. 1999’da başlatılan “Going Global” stratejisi ile kısa sürede orta ve düşük gelirli ülkeler arasındaki en “borçlu” devlet haline gelmekle kalmadı. Aynı zamanda bu grup içindeki en büyük “alacaklı” konumuna da ulaştı. 2020 yılı sonu itibarıyla, Dünya Bankası verilerine göre düşük ve orta gelirli ülkelerin Çin’e toplam borcu 170 milyar dolar. Karşılaştırma için, bu ülkelerin Dünya Bankası Grubundan, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’na 204 milyar dolar, Uluslararası Kalkınma Birliği’ne 177 milyar dolar toplam borcu bulunuyor[4].
2019 verilerine göre[5], Afrika kıtasında alacaklıları menşeine sıraladığımızda ise %27 ile en büyük “alacaklının” “tahvil sahipleri” olduğunu görürüz. Çin %13 ve Dünya Bankası-IDA%12, Afrika Kalkınma Bankası %7 ve diğer çok taraflı bankalar ise %7’lik paya sahipler. Yine 2019 verilerine göre, Afrika’nın toplam ticaretinde AB %34, Çin %14, ABD %9, Hindistan %5, Afrika içi ticaret %14’lük paya sahipler. Çin, kıtada Dünya Bankası ölçeğinde bir aktör, burası doğru. John Hopkins’in Çin Afrika Araştırma Girişimi ve Boston Üniversite Küresel Kalkınma Politikası Merkezi ile oluşturulan “Afrika’ya Çin Kredileri”[6] veri tabanına göre 2000-2020 arasında Çin ve Afrika ülkeleri arasında toplamda 159,9 milyar dolar tutarında 1188 kredi anlaşması gerçekleşti. Angola ile yapılan 10 milyar dolarlık – Sonangol’un yeniden sermayelendirmesi için petrol destekli– kredi ile birlikte en yüksek hacmin gerçekleştiği yıl olan 2016 yılından sonra düşüşe geçen borç miktarı, 2018 yılında 8.2 milyar dolar iken 2020 yılında ise 1.9 milyar dolar oldu. Öte yandan sadece nicel büyüklük üzerinden bir değerlendirme yapacaksak ve eğer bir borç tuzağı varsa, bunun en büyük “sorumlusunun” uluslararası finansal sermaye olduğunun altını çizmek gerek.
Borç tuzağı tartışmasının ikinci bir boyutu ise Afrika devletlerinin borçluluğunun “moral-ahlaki” boyutu ile ilişkilidir. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar “şeffaflık ve iyi yönetim” ile bağladıkları “teknik asistan” rolünün tehdit altında olduğunu iddia ediyorlar. Bu “ahlaki” söylemin özünde ise Afrika ülkelerinde karar alıcıların ekonomi politikaları konusundaki egemenlikleri üzerine yürütülen bir tartışma bulunuyor. Yapısal uyum paketlerinden, borç erteleme uygulamalarına IMF ve Dünya Bankası merkezli politikalar, Afrika ülkelerinde yürütme aygıtının önüne, borç erteleme ya da kredi olanakları karşılığında ekonomi politikalarını özerk biçimde belirleme hakkından -en azından kısmen- vazgeçmeyi bir zorunluluk olarak koyarken, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bölgedeki doğrudan yatırımları ve önerdiği krediler böyle bir egemenlik kısıtlamasını, en azından kâğıt üzerinde, içermiyor.
Yukarıda atıf yaptığım Zambiya örneğinde John Bolton, devlete ait elektrik şirketi Zesco’nun; Mike Pence ise Lusaka Havalimanı’nın “Çin tehdidi” altında olduğunu söylerken; Zambiya’nın o zamanki yanıtı, asıl tehdidin IMF teşviki ile 2012 yılından beri ihraç ettiği 3 milyarı aşan tutarda eurobond olduğu yönündeydi[7]. Zira ihraç edilen tahvil senetlerinin geri ödemesi geldiğinde, yapabilecekleri çok şey yoktu. Öte yandan, Çin hem borcun yapılandırılmasına açıktı hem de yapılandırma talebini koşullu gelecek borçlarla cezalandırmıyordu. Öyle ki, IMF’nin 2021’de müzakere ettiği 15 kredi programından 13’ü yeni “kemer sıkma” önlemlerini şart koşuyor[8].
Egemenlik tartışmasıyla doğrudan bağlantılı olarak, Çin’in kredi sözleşmeleri çoğunlukla gizli ve opak olmakla, borç alan hükümetlerin lider ve elitlerinin yolsuzluk ilişkileriyle bağlantılı olmakla eleştiriliyor. ABD merkezli William & Mary Araştırma Merkezine bağlı AidData araştırmasında Çin’in 2000-2017 arasındaki 679 milyar dolar tutarındaki toplam kredinin 385 milyar dolarını Dünya Bankasına bildirmediği belirtiliyor[9]. Oysa, bu durum Çin’e özgü bir uygulama değil. Brautigam ve Huang[10], bildirilmeyen kredilerin içerisinde kamu-özel ortaklığı projelerinde başvurulan “özel amaçlı kurumların” borç bilançosundan çıkmasının ve ticari kredilerin gizlilik anlaşmalarının rolüne dikkat çekiyor. Kamu-özel ortaklılıklarının Dünya Bankası’nın özel sektör yatırımcılarını büyük ölçekli altyapı projelerine çekmek için kullandığı temel araçlardan biri olduğunu biliyoruz. Ticari gizlilik anlaşmalarını da bu stratejinin bir parçası, bu stratejiyle uyumlu bir uygulama olarak görmek gerekir.
Nairobi’yi Mombasa Limanı’na bağlayan demiryolu inşası için China Eximbank’tan alınan kredinin teminatı olarak liman işletme imtiyazının verildiği söylenen Kenya örneğine bakalım. Çin’in krediyi limanı ele geçirmek için verdiği iddiasına karşılık, eldekinin standart bir uluslararası ticaret sözleşmesi niteliği taşıdığı ortaya konuldu[11]. Fizibilite çalışmaları projeyi uzun vadede karlı bir yatırım olarak resmediyordu. Sözleşmeye ise demiryolunun temel alıcısı olarak belirlenen Mombasa Limanı İşletmesi’ne sadece taşıma garantisi yükümlülüğü getiriyordu. Öte yandan Nijerya’nın Dünya Bankası tarafından kısmı risk garantisi konan, özel sektör tarafından finanse edilen Azura Elektrik Santrali projesi bu kadar gündeme gelmedi. Proje sözleşmesi santralin çıktısını devlete ait Nijerya Toplu Elektrik Ticareti Şirketi’nin satın almasını taahhüt etmişti. Ülkede Azura’nın kapasitesini karşılayacak şebeke altyapısı olmaması sebebiyle, şirket Azura’ya tam ödeme yapamaz hale geldiğinde, Dünya Bankası Nijerya’yı garanti prosedürünü başlatmakla tehdit etmiş ve sonunda Nijerya Merkez Bankası Azura’yı başka bir fondan tazmin etmişti[12].
Afrika’da kalkınmanın dış borç ile finansmanı, ulusal egemenlik ve uluslararası aktörler arasındaki ilişkiyi anlamak için borç tuzağı tartışmasının dışına çıkmak gerekiyor. Daniela Gabor’un[13] ifadesiyle “Wall Street Konsensüsü” küresel sermayenin güncel stratejisini ortaya koyuyor. Buna göre “kalkınmanın” finansal derinleşmenin bir parçası haline gelmesi ve küresel finansla ortaklıklar etrafında yeniden düzenlenmesi, bu sürece dahil olan finans sermeyenin risklerden arındırılmasını gerektiriyor. Böyle bir çerçeve de ulaşım ağlarından, madenlere oradan altyapı yatırımlarına, “kalkınmacı devletlerin” bütün yatırımlarının potansiyel risklerinin kamulaştırıldığı; yatırımların kendilerinin ise ulusal ve uluslararası sermaye gruplarının potansiyel karlarını teminat altına alacak “risksizleştirerek kalkınma” mantığı çerçevesinde gerçekleştirilmesini gerektiriyor. Nitekim Afrika genelinde kredilerin dağılımına baktığımızda sırasıyla ulaşım, enerji, madencilik ve bilgi iletişim teknolojisine ait yatırımlara verildiğini görüyoruz. Bu anlamda hem uluslararası sermaye hem de ulusal sermeyenin çıkarına kaynakların çıkarılması ve küresel değer zincirlerinin gelişmekte olan ülkelere ve daha geniş sınır ekonomilerine genişlemesinin altyapısının finansmanı sağlanıyor. Bu zemin üzerinde yükselen borç tuzağı söylemi, küresel Güney’de kalkınma tartışmalarını bir yandan devletler arası bir rekabete sınırlıyor. Liberal müdahaleciliği “Çin emperyalizmi” tehdidini kullanarak meşrulaştırıyor. Daha önemlisi, temel kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve kamu yatırımlarının finansal sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda planlanması gibi bir dizi meselenin tartışılmaz hale gelmesini sağlıyor.
Daha dengeli bir değerlendirme, Afrikalı yönetici elitlerin kalkınma finansmanı açısından seçeneklerinin çeşitlendiğini teslim etmek zorunda. Öte yandan, bu seçenekler kıta içinde yer alan ve fakat kıta dışındaki bağlantıları ile şekillenen sınıf çıkarlarını taşıyıp yansıtıyor. En önemlisi ise tarihsel trend, Afrika’nın doğal kaynaklarının ve emek gücünün aşırı sömürüsü değişmedi. New York merkezli bir risk danışmanlığı merkezinin başkanı küresel liberal aktörlerin Afrika’ya ilgisini ve Çin’le rekabetinin sebeplerini olabildiğince “açık” ortaya koyuyor: “Gerçek şu ki, dünyanın istediği kaynaklar tipik olarak zor yerlerde bulunuyor. Afrika’nın kendi zorlukları var evet, ama bu zorluklar Kanada’daki zorluklardan daha az değil. Afrika’da bir projeyi hayata geçirmek, Kanada veya ABD gibi bir yerden daha kolay olabilir.” [14]
*Sankara burada İngilizce’de asistan (assistant) ve suikastçı (assassin) sözcüklerinin fonetik benzerliğinden hareketle bir kelime oyunu yapıyor.
[1] Brahma Chellaney, “China’s Debt Trap Diplomacy”, 23 Ocak 2017. https://www.project-syndicate.org/commentary/china-one-belt-one-road-loans-debt-by-brahma-chellaney-2017-01
[2] Brautigam, D. (2020). A critical look at Chinese ‘debt-trap diplomacy’: The rise of a meme. Area Development and Policy, 5(1), 1-14.
[3] Maria Abi-Habib, “How China Got Sri Lanka to Cough Up a Port”, 25 Haziran, 2018. https://www.nytimes.com/2018/06/25/world/asia/china-sri-lanka-port.html
[4] Dünya Bankası, Uluslararası Borç İstatistikleri: World Bank. 2022. International Debt Statistics 2022. Washington, DC: World Bank.
[5] Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası 2019 verilerine göre.
[6] Boston University Global Development Policy Center. 2022. Chinese Loans to Africa Database. Erişim: http://bu.edu/gdp/chinese-loans-to-africa-database.
[7] China steps in as Zambia runs out of loan options, The Guardian, 11 Aralık 2019. https://www.theguardian.com/global-development/2019/dec/11/china-steps-in-as-zambia-runs-out-of-loan-options.
[8] Hannah Ryder, “China Will Help Restructure Zambia’s Debt. What Exactly Does That Mean?” The Diplomat, 29 Nisan 2022. https://thediplomat.com/2022/04/china-will-help-restructure-zambias-debt-what-exactly-does-that-mean/
[9] Malik, A., Parks, B., Russell, B., Lin, J., Walsh, K., Solomon, K., Zhang, S., Elston, T., and S. Goodman. (2021). Banking on the Belt and Road: Insights from a new global dataset of 13,427 Chinese development projects. Williamsburg, VA: AidData at William & Mary.
[10] Brautigam, D., & Huang, Y. (2021). What is the Real Story of China’s” Hidden Debt”? (No. 06/2021). Briefing Paper.
[11] Brautigam, D., Bhalaki, V., Deron, L., & Wang, Y. (2022). How Africa Borrows From China: And Why Mombasa Port is Not Collateral for Kenya’s Standard Gauge Railway (No. 2022/52). Working Paper.
[12] Gabor, D. (2021). The Wall Street Consensus. Development and Change, 52(3), 443.
[13] Age, 429-459.
[14] Helen Reids & Clara Denina, “Global scramble for metals thrusts Africa into mining spotlight”, Reuters, 9 Mayıs 2022. https://www.reuters.com/business/energy/global-scramble-metals-thrusts-africa-into-mining-spotlight-2022-05-08/