Salı, Temmuz 15, 2025

Ve Donald Trump taç giydi

Tarihte ikinci kez Beyaz Saray’ın bir sakini bir dönem arayla bu meşhur konakta ikamet edecek. Bundan önce Grover Cleveland 1884 seçimini kazanıp, 1888’de halk oyunu kazanmasına rağmen eyalet delegelerinde eksik kaldığı için yeniden seçilememiş ama 1892’de Beyaz Saray’a dönmüştü. Rivayet edilir ki 1888’de “Aman eşyalara iyi bakın, geri geldiğimde her şeyi bıraktığım gibi bulmak isterim” demiş. Trump ise ilk seçildiğinde halk oyunu kaybetmiş ama delegasyonu kazanmıştı. Bu ikinci sefer de tartışılmaz bir zafer kazandı, bu zaferden kaynaklanan özgüvenin hoyratlığını daha göreve başlamadan sergilemeye başladı. Bu tarza değineceğiz ama bu parlak başarıya rağmen Trump’ı destekleyen koalisyondaki bir çatlaktan bahsederek yazıya girelim.

Trump’ı Cumhuriyetçilerin geleneksel destekçisi olan “Karbon Koalisyonu” diye bilinen fosil yakıta dayalı sermaye kesimlerinin yanı sıra Adelson gibi önemli siyonist zenginler finanse ediyor. Ama onu siyasi bir fenomen haline getiren MAGA diye bilinen beyaz Amerikalı şovenizmine dayalı taban hareketinin sözcüsü ve sembol ismi olmasıdır. Bu seçim döngüsünde bunlara bir de liberteryen teknoloji girişimcileri katıldı. Bu kişilerin sahip oldukları teknoloji şirketleri çok büyük tekeller, aynı zamanda günümüz insanının gündelik hayatının çok büyük bölümünü kapsayan hizmetler üretiyorlar ve kamuoyunda çokça tartışılıyorlar. Dolayısıyla bu destek Trump’ın ana akım medyada 2016 seçim döngüsünden daha çok ilgi görmesine de yol açtı. Oysa aynı dönemde MAGA tabanında olmasa da hareketin orta kademe sözcüsü olarak görülen kimi isimler arasında Trump heyecanı azalmaktaydı. Nitekim seçim sonuçları Trump’ın MAGA’nın temel demografiği olan üniversite diploması olmayan beyaz erkeklerde az da olsa destek kaybettiğini ama bunu hispanik ve siyahi erkekler arasında bulduğu destekle telafi ettiğini gösterdi. Bu çevrelerden gelen yeni destek de bu liberter teknoloji milyarderlerinin kamuoyunda yarattığı ilgiyle kısmen de olsa alakalı olabilir.

Fakat bu iki kesim yani liberter teknoloji milyarderleri ile Amerikan beyaz şovenizminin kimi sözcüleri geçen ay sosyal medyada çok yankı bulan H1B vizelerine dair bir tartışma üzerinden karşı karşıya geldi. H1B vizeleri yüksek eğitimli yabancılara ABD’de bir şirkette uzmanlık alanında çalışmak için aldığı bir oturma ve çalışma izni. Bu milyarderlerin şirketleri bu türden vizeleri çok kullanıyor ve uygulamadan memnunlar, diğer kesim ise göçmen karşıtı politikalarda bir açık kapı olarak gördükleri bu uygulamanın kaldırılmasını savunuyorlar. Bu arada normalde ABD’ye göç prosedürünün kolaylaştırılmasını savunan soldan da bu vize türünü, insanları işvereni olan şirketlere bağımlı kıldığı için eleştirenler var. Trump geçmişte kötüye kullanıldığını kendi şirketlerini bile örnek göstererek kabul ettiği ve kaldırılacağını ifade ettiği H1B vizelerini, bu kez kuşkusuz yeni destekçisi teknoloji milyarderlerinin kendine yaptığı cömert bağışların da etkisiyle savundu. Tartışmayı bu tetikledi. 

Fakat Trump destekçileri arasında bölünmeye yol açan, Hint kökenli Trump destekçisi bir teknoloji girişimcisinin bir sosyal medya paylaşımı oldu. Bu paylaşım, tıpkı Amerikan beyaz şovenistlerinin Afrika kökenli Amerikalıları ırkçı değil de sosyokültürel bir yerden eleştiriyormuş gibi yaptıklarında kullandıklarına benzer argüman ve söylemle, Amerikan orta gelir grubunun kültürünü (ki çoğunlukla beyazdırlar) tembellik ve yaratıcılık yoksunluğuyla suçlayıp tam da bu yüzden H1B vizeleriyle özellikle Asya’dan ABD’ye yetenek transfer edilmesinin “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” için şart olduğunu öne sürüyordu. Tabii kıyamet koptu, MAGA ABD’yi yeniden büyük yapacak olanın göçmenler olacağını düşünenlerle aynı safta olmaktan hiç hoşnut değildi. İhanet suçlamaları ortaya dökülünce Musk kimi MAGA sözcülerinin kendi dükkanındaki hesaplarını kısıtladı ya da kaldırdı, ne de olsa nefret söylemi kendi müttefiklerine yönelince bundan rahatsız olacak kadar ifade özgürlüğüne düşkün bir dolar milyarderi o.

Buradan oligarşi konusuna bağlanabiliriz. Trump’ın yemin töreninde verilen o kötü şöhretli resim gerek dünyada gerekse ABD’de çokça tartışıldı. Bernie Sanders Youtube’da kendi hesabından Trump’ın arkasına dizilen bu milyarderler için oligarşi ifadesini kullandı. Daha önce ABD’li süper zenginler için bu ifadenin kullanılmasını ahlaken mahkum etmek için cansiperane savaşan anaakım medyada bu defa tepki olmadığı gibi bu tanımlamaya destek bile vardı. Özellikle Rus zenginlerine ayrılmış bir kavram olan oligarşinin özellikle teknoloji tekellerinin milyarder sahipleri için kullanmaya “ahlaki” iznimiz artık çıktı galiba. Bu başka bir tartışma ve umarım Türkiye’de de yapabiliriz ama bu tekel patronlarını girişimci değil de on sekizinci asrın sonu on dokuzuncu asrın başı aristokrat toprak sahipleri gibi üretken kapitalist değil de parazit rantiye olarak gören ve buradan doğru eleştiren bir “ilericilik” biçimi var ve hızla yayılıyor. Bu tekelci milyarderlerin “AB” yanlısı değil de Trumpçı olması bu ahlaki tepki ve eleştiriyi de kolaylaştırıyormuş gibi görünüyor. Tekelci kapitalistler arasında böyle ayrımlar yapmanın eninde sonunda hatalı siyasi stratejilere tahvil olacağını ifade edip Trump’ın son aydaki performansına geçelim.

Emre Yeksan yazılarımda sürekli aynı film serisine, Yıldız Savaşları’na referans vermemden bıktı. Biraz da o yüzden Trump ve Keyser Söze arasındaki iki benzerliğe vurgu yaparak bu bölüme başlayalım. Tıpkı Söze’nin namının yürümesi kendine gözdağı vermek için evini basıp ailesini rehin alan Macar çetesinden önce kendi ailesini öldürmesi olayının sonucunda olduğu gibi Trump da işe İsrail’in faşist hükümetinin savaş suçlusu lideri Netanyahu’ya, Biden zamanında önüne gelen ama bir türlü kabul etmediği ateşkes anlaşmasını kamuoyu önünde kolunu bükerek zorla imzalattı. Ardından da ABD’nin en sadık Avrupalı vasallerinden Danimarka’nın elinden Grönland’ı alacağını dünya aleme ilan etti. Müttefiklerine bunu yapan bize ne yapmaz iklimini yarattıktan sonra da Putin’i Ukrayna için masaya çağırdı. Bu birinci benzerlik. İkinci benzerlikse hiç değilse bildiğimiz kadarıyla Keyser Söze’nin mafya içindekileri korkutup bağlılıklarını sağlamak için anlatılan bir hortlak hikayesinden başka bir şey olmadığıdır. 

Bu mevzuyu açalım. Trump’ın bombastik karakterini, teatral gösterilerini bir kenara bırakırsak aslında ABD müesses nizamının yapmayacağı bir uygulamaya imza atmayacaktır. Ortadoğu’da barışın tutmayacağını kendisi bizzat söylüyor, Biden’ın omurgasız bir zombi olduğunu gösterme fırsatını kaçırmayıp Netanyahu’yu bu antlaşmayı imzalamayı zorladı ama bu kadar. Ukrayna Savaşı’nın kaybedildiği ortada olduğu için o ülkenin geniş doğal kaynakları Çin ile girişilen rekabette kullanılamayacak, oysa yeşil dönüşüm için elzem olan pilleri imal etmek için seyrek toprak mineralleri gerekiyor. Bunların dünyada ispat edilmiş rezervlerinin sadece yüzde ikiye yakını ABD’dedir, Grönland’ın kaynakları eklenirse bu miktar ABD için neredeyse ikiye katlanacak. Üstelik küresel ısınma ve teknolojik gelişmeler Kuzey Buz Denizi’ni seyrüsefere biraz daha uygun hale getirdi, bu önemli bir jeopolitik dönüşüm. Beyaz Saray’da kim olsa oraya el atacaktı, Harris belki bunu başka ve daha “diplomatik” yöntemle yapardı. 

Trump şu an göçmen mevzusunda gürültü yapıyor oysa H1B vizeleri konusundaki tavır değişikliğinden bahsettik, o göçmen karşıtı değil sadece sınırları dışında bir yerde amele pazarında adam seçer gibi göçmen kabul edip uslu olmazlarsa, hele de işverenlerinden hak talep ederlerse kolayca ülkeden kovmak istiyorlar. Destekçisi olan teknoloji milyarderleri kısa bir vadede benzer muameleyi zaten tüm vatandaşlara da yapabilir hale gelmek için uğraşıyor. Trump satın alınabilir herhangi bir Batılı siyasetçiden farksızdır. Nitekim bütün Çin düşmanı söylemine rağmen TikTok’tan bir milyon dolar kampanya bağısı aldıktan sonra Beyaz Saray’da yaptığı ilk işlerden biri TikTok’un Amerikan pazarındaki varlığını rahatlatmak oldu, tabii TikTok da özellikle İsrail konusunda daha sansürcü davranmaya başladı.

Bir “siyaset bilimci” kehanetiyle yazıyı bitirelim. Temsilciler Meclisi çoğunluğunu iki sene sonraki ara seçimlerde Cumhuriyetçiler kaybeder. ABD’nin iki parti varmış serabını yaratan siyasi tahterevallisi başarıyla inip kalkmaya devam ediyor. ABD, kuşkusuz günümüzde daha saldırgan ama nedeni Trump değil, tek kutupluluk düzenini mümkün kılan politik ekonomi dinamiklerinin zayıflamasının gerileyen ama dişleri ve pençeleri hâlâ en sivri canavarı daha mütecaviz kılmasıdır. Trump ise ürkek muhaliflerin müesses nizamın duvarlarının dışını tahayyül etmesini engelleyen bir hortlak hikayesinden başka bir şey değildir.

Son Eklenenler