Salı, Temmuz 15, 2025

İkinci Enternasyonal geri dönüyor – Zhun Xu

Komite’nin yeni formatındaki ikinci sayısı bugün itibarıyla matbaaya ulaştı, önümüzdeki hafta herhalde dağıtıma başlayacağız. “Emperyalizm ve Yeni Sömürü Rejimi” başlıklı bu sayıda sosyalist solun kimi kesimlerinde son dönemlerde genellikle kuramı sulandırmak yoluyla anlamsızlaştırılmaya çalışılan bazen de tümden bir reddiyeciliğe maruz kalan emperyalizm olgusuna odaklandık. Son dönemdeki önemli tartışmaları aktarmak amacıyla bu sayıda çevirip yayımlamak için metin ararken son elemede vazgeçtiğimiz Zhun Xu’nun Monthly Review’de Mart 2021’de yaymnlanmış “Geç Emperyalizm İdeolojisi: İkinci Enternasyonal Jeopolitiğinin Geri Dönüşü” makalesinin son bölümünü burada yayımlayalım dedik. Hem ikinci sayının bir türden “reklamını” yapmış oluruz hem de bu metin emperyalizme dair kuramdaki güncel körlüğü bu mecradan da tartışmaya vesile olur diye düşündük. 

Vivek Chibber gibi kuramcıların günümüzde açıktan savunduğu, onun dışında güncel “Batı Marksizmi’nde” belirti göstermeden var olan “İkinci Enternasyonalcilik” kolektif batının düzenini bir tür ehvenişer görüp son tahlilde bunun hakimiyetinin devamını kuramsal olarak meşrulaştırmak için emperyalizm olgusunu anlamsızlaştırmaya çalışmaktadır. Zhun Xu’nun yazısının çevirdiğimiz son kısmı bu konuyla alakalı zaten önemli bir filme gönderme yapan başlığı da “The Second International Strikes Back” bu durumu anlatıyor. Yazının önceki kısmında Batı Marksizmi’nde konuya dair teorik eğilimlere dair ezoterik bir tartışma yürüttüğü için bu makaleyi dergiye koymayı tercih etmedik, burada da o kısımları çevirmekle uğraşmadık. İyi okumalar.


Bazı ülkelerin emperyalist olmadığını savunmak, o ülkelerdeki statükoyu ya da toplumsal ilişkileri savunmak anlamına gelmez. Emperyalist olmayan ülkelerdeki artı-değer transferinin ve emperyalist sömürünün bu ülkelerdeki çelişkileri derinleştirdiğini savunmaktır. Çalışan insanlar için sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçların karşılanması bile sosyalist bir atılım gerektirecektir. Bazı üçüncü dünya ülkeleri (özellikle de daha zayıf ve beceriksiz yönetici sınıfların yanı sıra güçlü devrimci mirasa sahip olanlar) çağdaş emperyalist sistemin potansiyel zayıf halkasını oluşturabilir. Buralarda halkın ABD emperyalizmine karşı mücadelesi gerçek ve potansiyel olarak devrimcidir.

Bazı solcular Marksist emperyalizm teorisini inkar ettiklerinde ya da ondan vazgeçtiklerinde, kapitalizm bir çürüme ve asalaklık sistemi yerine sonu olmayan, canlı ve gelişen bir sistem haline gelir. Böylece dünyanın büyük bölümündeki devrimci potansiyeli göremez hale geliyorlar. Kapitalizm yenilmez, sosyalizm ve komünizm ise tamamen ulaşılmaz göründüğünden, İkinci Enternasyonal siyasetinin bu genel hayal kırıklığı atmosferine nüfuz etmesi şaşırtıcı değil.

Günümüzdeki İkinci Enternasyonal siyaseti birbirini tamamlayan iki düşünce çizgisi içeriyor. Birincisi, kapitalizmin uzun ömürlülüğü göz önüne alındığında dünya için en iyi senaryonun daha iyi bir kapitalizme sahip olmak olduğu savıdır. Burada daha iyiden kasıt genellikle toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü, çok partili seçim sistemleri, güvenli özel mülkiyet ve emperyalist merkezde sıklıkla gözlemlenen burjuva toplumunun diğer özellikleri gibi ölçütlerdir. İlerleme (yine) Birleşik Devletler ya da Batı Avrupa kapitalizminin yayılması ve taklit edilmesi olarak tanımlandığında, “ilericiler” çevre ya da yarı çevre ülkelere karşı saldırılarında emperyalist hükümetlerle hızlı bir şekilde güçlerini birleştirirler. İkinci Enternasyonal kuramcıları ilkesel olarak sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı çıkmazken, günümüz liberalleri de ilkesel olarak üçüncü dünyadaki yaptırımlara ve rejim değiştirme operasyonlarına karşı çıkmamaktadır. Genellikle Marksist olduklarını iddia eden bu yazarların birçoğu için öncelikli mesele kapitalizmi yıkmak değil, “uygarlaşmamış” toplumlar için kullanılan yeni bir terim olan otoriter kapitalizmden kurtulmaktır.

Günümüz İkinci Enternasyonal siyasetindeki ikinci çizgi emperyalizm sorununa odaklanıyor. Bazı yazarlar Çin’i kolayca emperyalist merkezdekiler arasında sayıyorsa, kapitalizmin bir aşaması olarak emperyalizm kesinlikle hiç bitmeyen bir kabus gibi görünüyor. Gerçek bir alternatif olmadığına göre, kabusun daha iyi bir versiyonunu seçmek mantıklıdır. Tıpkı iyi ve kötü emperyalizm arasında ayrım yapılmasını savunan Bernstein gibi, Harvey gibi çağdaş yazarlar da reforme edilmiş, daha iyi bir emperyalizmi savunmaktadır.

Harvey, daha radikal çözümler olsa da, ABD ve Avrupa öncülüğünde hem ülke içinde hem de uluslararası alanda yeni bir Yeni Düzen’in inşasının şu an için mücadele etmek için kesinlikle yeterli olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda, “tercihen Kautsky’nin uzun zaman önce öngördüğü türden bir kapitalist güçler koalisyonu yoluyla ulaşılan daha hayırsever bir ‘Yeni Düzen’ emperyalizmini” haklı çıkaracak kadar ileri gitmiştir.1 Harvey’e göre bu Yeni Düzen emperyalizmi, yeni muhafazakarlar tarafından önerilen kötü emperyalizmden daha iyi huylu olacaktır.

Harvey’nin muhafazakarlığı o zamandan beri artmaya devam ediyor ve 2019’un sonlarında verdiği bir röportajda özellikle gerici bir görüş ifade etmesi tesadüf değil. Röportajda, sermayenin batmak için çok büyük olduğunu savunuyor ve şöyle açıklıyor:

Sermaye akışını durduracağımız bir durumu hayal bile edemeyiz, çünkü sermaye akışını durdurursak dünya nüfusunun yüzde 80’i anında açlıktan ölür, hareketsiz kalır, kendilerini çok etkili bir şekilde yeniden üretemezler. Dolayısıyla, sermaye birikimine yönelik herhangi bir sürekli saldırıyı göze alamayız. Dolayısıyla, 1850’de sosyalistlerin ya da komünistlerin vb. sahip olabileceği türden bir fantezi, yani tamam, bu kapitalist sistemi yok edebiliriz ve tamamen farklı bir şey inşa edebiliriz düşüncesi, şu anda imkansızdır.2

Liberaller ve birçok solcu arasında hakim olan bu tür bir düşünce ile ABD emperyalist devletine karşı olası iç direniş azalmaktadır. Bu durum özellikle ABD ile Çin arasında süregelen çatışmalara ışık tutmaktadır. Yükselen Çin, emperyalist (ancak pek de medeni olmayan) Çin imajı ilginç bir şekilde hem Çin’de hem de ABD’de farklı gruplara hitap etmektedir. Çin’deki milliyetçi medya, çalışan insanlar arasındaki militanlığı azaltma çabasıyla yıllardır güçlü bir Çin’le övünüyor. Çinli solcular çoğunlukla bu tür milliyetçi iddiaları oldukça eleştiriyor. Aynı zamanda, ABD’deki anaakım ve sağ kanat da emperyalist Çin propagandasına dayanarak kendi davalarını başarılı bir şekilde savunuyorlar. Köklü ırkçılığı ve antikomünist tarihi kullanarak Çin’i günah keçisi ilan etme ve ABD işçi sınıfını yozlaştırma amacına hizmet ediyor bu propaganda. Bazı solcu gözlemciler bile sorgulamadan Çin’in artık küresel işçi sınıfının bir numaralı düşmanı haline geldiğini savunur hale geldi. Emperyalist Birleşik Devletler’de gerici İkinci Enternasyonal politikalarının hakim olduğu kutsal bir ittifakın oluşumuna tanık oluyoruz.

Prabhat Patnaik, emperyalizm analizlerinin geri çekilmesinin sadece merkez ülkelerde ve Küresel Güney’de sağ kanadın güçlenmesi anlamına geleceği ve ırkçı, köktendinci ve yabancı düşmanı hareketlerin ortaya çıkmasına yardımcı olacağı konusunda uyardı. Bu derin kavrayışlar 2020’lere doğru ilerlerken giderek daha fazla önem kazanıyor.

Emperyalist merkezdeki (Batılı) sol tarihsel bir dönemeçtedir.3 Antiemperyalist gelenekle yeniden bağlantı kurmadan ve neoliberal dönemde gelişen emperyalizmin dikkatli bir analizi yapılmadan, solun önümüzdeki on ya da yirmi yıl içinde devrimci geçmişinden daha da uzaklaşması muhtemeldir. İkinci Enternasyonal’in mi yoksa Marx, Lenin ve Mao’nun geleneklerinin mi takip edileceği hepimiz için hayati bir sorudur.


  1. David Harvey, The New Imperialism, 209–11 ↩︎
  2. David Harvey, “Anti-Capitalist Chronicles: Global Unrest,” Democracy at Work, December 19, 2019. ↩︎
  3. Çevre ve yarı çevredeki sosyalistler de ayrı bir tartışmayı hak eden ciddi zorluklarla karşı karşıyadır. ↩︎

Son Eklenenler