Son yıllarda süregiden toplumsal dönüşümü açıkladığı iddia edilen ve çokça tartışılan kavramlarından tekno-feodalizme dair Arif Novianto’nun eleştirel yazısı, kavramın politik işlevine dair ortaya çıkan soru işaretlerini ele alıyor. Giriş niteliğindeki bu metin tartışmaya dahil olmak isteyenlere iyi bir çerçeve sunuyor. İyi okumalar.
Dijital lordlar mı, kapitalist titanlar mı?
Tekno-feodalizm anlatısına eleştirel bir bakış
Son yıllarda Google, Amazon, Meta ve Microsoft gibi platform tekellerinin yükselişi, birçok akademisyen ve entelektüel arasında bu gelişmeleri sözde bir feodal yapılara dönüş merceğinden değerlendiren bir anlatının doğuşunu da beraberinde getirdi. Genellikle “tekno-feodalizm” ya da “dijital feodalizm” olarak adlandırılan bu anlatı, çağdaş dijital kapitalizmin artık esas olarak emek sömürüsünden değil, rant geliri elde etme ve dijital altyapılar üzerindeki kontrol yoluyla işlediğini öne sürmektedir (Varoufakis, 2021).
Yanis Varoufakis, Mariana Mazzucato, McKenzie Wark, Jodi Dean, David Arditi ve Robert Kuttner gibi önde gelen sol eğilimli düşünürler, dijital çağda giderek derinleşen güç ve servet eşitsizliklerini vurgulamak amacıyla tekno-feodalizm çerçevesinden yararlanmaktadır.
Terim, özellikle retorik gücü ve itaat, hiyerarşi ve hareketsizlik gibi tarihsel tahayyülleri harekete geçirme kapasitesi sayesinde (Morozov, 2022) önemli ölçüde ilgi gördü. Ancak artan popülaritesi, bu kavramın çoğu zaman yalnızca moda bir deyim olarak kullanılmasına ve analitik belirsizliklere yol açmıştır. İlk bakışta, bu metafor çekici görünüyor: Günümüzün teknoloji devleri, dijital derebeyleri gibi, platformun kurallarına boyun eğmekten başka seçeneği olmayan kullanıcılar ve çalışanlardan değer elde etmektedir. Ancak bu makale, böyle benzetmelerin kavramsal açıdan sorunlu ve siyasi olarak yanıltıcı olduğunu savunmaktadır.
Eleştirel politik iktisat geleneğine dayanarak şekillenen bu yazı, tekno-feodalizm tezine karşı çıkmakta ve dijital ekonominin kapitalist mantık içindei özellikle de tekelleşmiş ve finansallaşmış biçimlerinde derinlemesine kök salmış olduğunu ileri sürmektedir. Tanık olduğumuz şey, feodal ilişkilere bir dönüş değil, yeni teknolojik koşullar altında kapitalist birikim stratejilerinin yoğunlaşmasıdır. Platform tekelleri güçlerini toprak mülkiyetinden ya da miras alınan statülerden değil, veriyi metalaştırma, algoritmik kontrolü dayatma ve dijital platformlar aracılığıyla temel altyapılara erişimi ticarileştirme yeteneklerinden almaktadır. Bu dinamikler, kapitalizmden bir kopuşu değil, onun en son biçimini, piyasa egemenliğinin feodal hiyerarşilerle değil tekelci mekanizmalarla kurulduğu bir evrimsel sürecini temsil etmektedir.
Tekno-feodalizm mitini çürütmeyi amaçlayan bu makale, eleştiriyi dijital ekonomiyi biçimlendirmeye devam eden kalıcı kapitalist tahakküm yapılarına yönlendirmeyi hedeflemektedir. Büyük teknoloji şirketlerini “dijital lordlar” yerine “kapitalist titanlar” olarak kavramsallaştırmak, platformların çağdaş politik ekonomisini belirleyen sömürü, birikim ve kontrol mekanizmalarını daha isabetli bir şekilde analiz etmeye olanak tanıyacaktır.
Feodalizm ve kapitalizm: Kontrol mekanizmalarındaki temel fark
Tekno-feodalizmin neden yanıltıcı bir terim olduğunu anlamak için feodalizm ile kapitalizm arasındaki temel farkları incelemek büyük önem taşır. Feodalizm, toprak mülkiyetine ve zor kullanarak elde edilen emek ilişkilerine dayalı bir ekonomik ve toplumsal sistemdi. Bu sistemde artı değer, ekonomik alanın dışında kalan siyasi bir zor kullanma yoluyla elde edilirdi; derebeyleri askeri ve hukuki güçlerini kullanarak, toprağa hukuken bağlı ve ekonomik özgürlüğü olmayan serfler üzerinde hakimiyet kurarlardı (Wood, 2002).
Kapitalizm ise emeği kontrol etmek ve artı değer üretmek için ekonomik mekanizmalara dayanır. Kapitalizmde sömürü, işçilerin hukuken özgür oldukları ancak hayatta kalmak için emek güçlerini satmak zorunda oldukları ücret sistemi ve işgücü piyasaları aracılığıyla gerçekleşir. Marx (1867/1990), Kapital’in birinci cildinde kapitalizmin emeği feodalizmdeki gibi doğrudan siyasal zorla değil üretkenlik, verimlilik, rekabet, kârlılık güdüsü ve üretim araçları üzerindeki kontrol gibi ekonomik mekanizmalar aracılığıyla sömürdüğünü açıklar.
Tablo 01. Feodal ve Kapitalist Ekonomiler Arasındaki Temel Farklar
Boyut | Feodalizm | Kapitalizm |
Sistemin Temeli | Toprak mülkiyeti ve kalıtsal statü | Sermaye ve üretim araçlarının özel mülkiyeti |
Artı Değerin Elde Edilme Biçimi | Ekonomi dışı zorlama (askerî/hukukî güç kullanımı) | Ücretli emek ve piyasa mekanizmaları yoluyla ekonomik sömürü |
Emeğin Kontrol Biçimi | Hukuki ve kişisel bağımlılık (örneğin serflik) | Emek piyasası ve ücret ilişkisi aracılığıyla yapısal bağımlılık |
İşçi Statüsü | Toprağa ve derebeyine hukuken bağlı | Hukuken özgür, ancak emek gücünü satmaya ekonomik olarak zorunlu |
Zorlama Biçimi | Doğrudan siyasal zorlama (yasalar, askeri güç) | Dolaylı ekonomik zorlama (piyasa toplumunda hayatta kalma zorunluluğu) |
Hareket Özgürlüğü | Ciddi şekilde kısıtlı | Yasal olarak güvence altına alınmış, ancak ekonomik zorunluluklar nedeniyle kısıtlı |
İktidar Araçları | Feodal hiyerarşi ve yükümlülükler | Sözleşmeler, mülkiyet hakları, rekabet, üretkenlik ve verimlilik |
Dijital kapitalist ekonomide “Büyük Teknoloji” şirketleri, çalışanlar veya kullanıcılar üzerinde doğrudan siyasal zorlama uygulamaz. Bunun yerine, katılımı zorunlu kılan bir ekonomik ekosistem inşa eder. Örneğin, Uber veya Gojek gibi platformlardaki gig (parça başı iş yapan) çalışanları bu şirketlere hukuken bağlı değildir; ancak algoritmik yönetim ve dijital emek piyasası yapıları nedeniyle bu platformlara büyük ölçüde bağımlıdırlar (Woodcock & Graham, 2019; Novianto, 2024). Benzer şekilde, sosyal medya kullanıcıları Facebook veya YouTube gibi platformlarla etkileşime geçmeye zorlanmaz; ancak bu platformların tasarımı ve dijital iletişim altyapıları üzerindeki tekelci konumları, kullanıcılara çok az gerçek alternatif bırakır. Bu hukuki zorlamadan ziyade yapısal bağımlılığa dayalı kontrol biçimi feodalizmin değil, kapitalizmin ayırt edici özelliğidir.
Dijital Kapitalizm: Tekeller ve rant mekanizmaları
Örneğin Amazon yalnızca e-ticaret gelirleriyle değil, küresel bilişim altyapısına hakim olan bulut bilişim hizmetleri (AWS) üzerinden de ciddi kâr elde etmektedir. Google ve Meta ise kullanıcı verilerinden büyük gelir sağlar; bu veriler, hedefli reklamcılık modelleri aracılığıyla ekonomik değere dönüştürülür. Geleneksel kapitalizmde kâr, doğrudan ücretli emek sömürüsünden elde edilirken; dijital kapitalizmde kâr aynı zamanda veri ve dijital ağlara erişim üzerinde hakimiyet yoluyla, tekelci kontrol temelinde oluşan bir rant biçimi üzerinden de elde edilir (Sadowski, 2020).
Rant arayışının ötesinde, dijital kapitalizmin bir diğer kritik boyutu karşılıksız dijital emeğe olan bağımlılığıdır. Christian Fuchs (2014), Digital Labor and Karl Marx (Dijital Emek ve Karl Marx) adlı eserinde, sosyal medya ve dijital platformların kullanıcıları doğrudan ücretlendirmeden artı-değer elde ettiğini ileri sürer. Geleneksel ücretli emekte artı-değer, ödenen işçilerin sömürüsü yoluyla üretilirken; dijital platformlar, kullanıcıların etkileşimlerini ve içerik üretimlerini paraya çevirerek onları sömürür.
Örneğin, Facebook veya YouTube gibi platformlara yüklenen her gönderi, yorum veya video, reklamcılara satılan veriler oluşturur ve platformlara kâr sağlarken, kullanıcılar doğrudan ekonomik bir karşılık almaz. Bu değer elde etme biçimi, dijital kapitalizme özgüdür, ancak Marx’ın kapitalizme yönelik daha geniş eleştirisiyle tutarlıdır: artı değer, üretim araçlarının (bu durumda dijital altyapılar) kontrol edilmesi ve ücretsiz emeklerin gasp edilmesi yoluyla elde edilir.
Tekno-Feodalizm anlatısının sorunlu olmasının nedenleri
Tekno-feodalizm anlatısı, son dönemde eleştirel tartışmalarda giderek daha fazla ilgi görse de, hem kavramsal hem de siyasal açıdan ciddi sorunlar barındırmaktadır. Bu çerçevenin temel problemlerinden biri, kapitalizmin altında yatan dinamikleri örtmesidir. Günümüz kapitalizmini bir tür “yeni feodalizm” olarak tanımlamak, sistemin doğasında var olan uyum sağlama kapasitesini çarpıtma riski taşır. David Harvey’nin (2005) A Brief History of Neoliberalism (Neoliberalizmin Kısa Tarihi) adlı eserinde vurguladığı gibi, kapitalizm durağan bir sistem değildir, temel sermaye birikimi mantığını koruyarak yeni artı-değer elde etme mekanizmaları geliştirme yeteneğine sahiptir. Bugünkü aşamayı feodal değil de kapitalist olarak adlandırmak, bu sömürü dinamiklerinin kapitalizme özgü olduğunu ve dijital koşullarda şekil değiştirerek sürdüğünü daha doğru şekilde ortaya koyar.
Ayrıca, tekno-feodalizm tezi kapitalizmin içsel eğilimlerinden biri olan tekel oluşumunu çoğu zaman yeterince dikkate almaz. Büyük teknoloji şirketlerini “dijital lordlar” olarak tanımlamak, kullanıcılar ve emekçiler üzerindeki güç ilişkilerini tarihsel bir benzetmeyle açıklarken, Baran ve Sweezy’nin (1966) geliştirdiği tekelci kapitalizm eleştirisinin izlerini görmezden gelme riski taşır. Bu ikilinin analizine göre tekel yapıları, olgunlaşmış kapitalist ekonomilerin istisnası değil, doğal sonuçlarıdır. Dijital ekonomi ise ağ etkileri ve “kazanan her şeyi alır” mantığına olan yoğun bağımlılığıyla bu eğilimleri daha da keskinleştirir; böylece egemen şirketler ekonomik yaşamın şekillendirilmesinde benzeri görülmemiş bir kontrol gücü elde eder.
Ayrıca, mevcut sistemi kapitalizmin ötesinde bir yapıya indirgemek, anti-kapitalist eleştirinin gücünü zayıflatma riski taşır. Eğer günümüz sistemi artık kapitalizm değil de bir tür tekno-feodalizm olarak tanımlanırsa, çözüm yanlış bir şekilde “daha saf” ya da “daha rekabetçi” bir kapitalizme dönüş olarak sunulabilir. Bu tür bir yön sapması, piyasa adaletini yeniden tesis etme söylemiyle meşrulaştırılan neoliberal reformları destekleme riskini beraberinde getirir; oysa esas mesele, kapitalist birikim mantığının ve sınıf ilişkilerinin daha da derinleşen çelişkileridir.
Sonuç olarak, tekno-feodalizm metaforu her ne kadar retorik açıdan güçlü olsa da, dijital kapitalizmin nasıl işlediğine dair daha titiz bir analizden uzaklaştırıcı bir rol oynamaktadır. Bugünkü dijital ekonomi, kapitalizmden bir kopuş değil; onun tekelci, sömürüye dayalı ve devlet destekli mantığının yoğunlaşmış bir biçimidir. Bu nedenle, çözüm yolu da geçmişe dönüş değil, kapitalizmin temel yapılarını dönüştürmeye yönelik radikal stratejilerle şekillenmelidir.
Sonuç: Tekno-feodalizm değil, platform kapitalizmi
Mevcut dijital ekonomi, yeni bir feodalizm biçimi olmaktan ziyade tekelleşmiş kapitalizmin bir devamı olarak anlaşılmalıdır. Google, Amazon ve Meta gibi şirketler, feodalizme benzer bir özgürlük yoksunluğu sistemi yaratmazlar; bunun yerine, servet biriktirmek için tekel gücü, veriye dayalı rant arayışı ve karşılıksız dijital emek gibi kapitalist mekanizmaları kullanırlar.
Yanıltıcı bir terim olan tekno-feodalizmi benimsemek yerine, dijital kapitalizmi, geleneksel kapitalist eğilimleri yeni teknolojik araçlarla güçlendiren evrilen bir sistem olarak analiz etmek daha doğrudur. Platform kapitalizminin gerçek doğasını tanıyarak, büyük teknoloji şirketlerinin egemenliğine karşı daha etkili stratejiler geliştirebilir ve daha demokratik, daha adil bir dijital ekonomi inşa edebiliriz.
Kaynaklar
Baran, P. A., & Sweezy, P. M. (1966). Monopoly capital: An essay on the American economic and social order. Monthly Review Press.
Fuchs, C. (2014). Digital labor and Karl Marx. Routledge.
Harvey, D. (2005). A brief history of neoliberalism. Oxford University Press.
Marx, K. (1990). Capital: Volume I. Penguin Classics. (İlk baskı 1867)
Morozov, E. (2022). Critique of techno-feudal reason. New Left Review, (133), 89-126.
Novianto, A. (2024). Gamification From Below as by Form of Resistance: Algorithm Control, Precarity, and Resistance Dynamic of Indonesian Gig Workers. New Technology, Work and Employment.
Sadowski, J. (2020). Too smart: How digital capitalism is extracting data, controlling our lives, and taking over the world. MIT Press.
Srnicek, N. (2017). Platform capitalism. Polity Press.
Varoufakis, Y. (2021). Techno-feudalism: What killed capitalism?. Bodley Head.
Wood, E. M. (1999). The origin of capitalism: A longer view. Verso. Woodcock, J., & Graham, M. (2019). The gig economy: A critical introduction. Polity Press.
Kaynak: Digital Lords or Capitalist Titans? Critiquing the Techno-Feudalism Narrative
Çeviren: Bala Ulaş Ersay