Artık geleneksel hale gelen Umut-Sen konferanslarının sonuncusunu 17 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirdik. Geçen yıl, “Düşmanı Tanı, Dağıt Ablukayı!” demiştik. Bu yıl, sınıf savaşı cephesini yaratmanın düşmanı tanımadan, onu açıkça tariflemeden mümkün olmayacağını bilerek “Cesaretle Diren, Holdingcilere Yüklen!” sloganını kullanmanın yerinde, hatta aciliyetli olduğunu düşünüyoruz.
Peki, kimdir bu düşman? Meramımız, işte bu sorunun cevabını ve düşmanla mücadelenin yollarını direnenlerle, yol arayanlarla ve açanlarla, bunu kendine dert edinenlerle beraber tahayyül etmektir. “Düşman” diye tanımladığımız holdingci güçler karşısında bağımsız, güçlü bir odağı yani sınıfın siyasi cephesini kurmanın olanaklarını yaratmanın yollarını bulmaktır. Bu cephe elzemdir. Bu yolu açmak, bu yolda yürümek, hatta düşmanın üstüne üstüne birleşik bir mücadele hattıyla koşmak elzemdir.
Bir işgal siyaseti altındayız. Bu işgalin sonucunu işçi ve emekçiler açlıkla, yoksullukla, aşağılanmalarla, tekil ya da toplu ölümlerle, meslek hastalıklarıyla, kısacası kölelikle ödüyor. İşçi sınıfı, küresel kapitalizmin getirdiği yeni bir proleterleşme sürecine dahil edildi. Biz bunu “Anadolu’daki küresel fabrika” olarak tanımlıyoruz. Anadolu’da küresel fabrikayı örgütlenmenin yolunun, sömürü alanlarında toplumsal mücadeleleri alevlendirecek biçimde konumlanmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bu konumda mevzilenmenin tek bir yolu var diyoruz: işçi sınıfının birleşik, siyasi cephesini oluşturmak.
Konferansımızın meramı bunu anlatmak, buradan açılacak yolu birlikte, tartışarak yaratmanın olanaklarını konuşmaktı. 450 kişilik, neredeyse bütünüyle dolu salonda Fernas Maden işçileri, direnişteki Tarkett işçileri, direnişteki Betek/Filli Boya işçileri, direnişteki Polonez işçileri, Migros ve CarrefourSA işçileri ile sol sosyalist örgüt temsilcileri, DEM Parti Maltepe örgütü, mücadeleci sendikalar, fiili mücadele yürüten sendikalar ve alanında yetkin, politik hattı sınıfından yana çizen konuşmacı konuklarımız yer aldı. Bir arada olmaktan onur ve mutluluk duyduğumuz yoldaşlarımızla yan yana gelme hali, meramımızı anlatmak açısından oldukça önemliydi. Direnenlerin deneyimleri, işçilerin ince bir nakış gibi işlediği, mütevazı ama haklı ve etkili gücü, mücadeleci sendikaların fiili mücadele hattındaki örnek pratikleri, holdinglere karşı doğru konum alan hocalarımızın “holding” tarifi, tıpkı holdingci güçlerin bize yaptığı gibi bir haritalandırmayı önümüze koymuş oldu.
Konuşması esnasında araştırmacı gazeteci dostumuz Bahadır Özgür’ün “Haritalar, kavrayamadığımız büyüklükteki şeyi önümüze getirir, somutlar ve onun ayrıntısını görmeye, kavramaya başlarız. Sermaye, haritalar sayesinde dünyayı haritalandırır. Anadolu’da küresel fabrikayı nasıl inşa edeceğini haritalandırır. Emeği haritalandırır, göçlerle nasıl ucuz emek yaratacağını haritalandırır. Altyapıyı, kentleri, imarı, rantı nasıl yapılandıracağını haritalandırır. Dolayısıyla haritalandırma işi işçi sınıfının mücadele hattını çizmesi açısından çok önemlidir” cümlesi, bizim de sınıf cephesi olarak tariflediğimiz bu yolun programının politik çerçevesi için büyük kıymete sahiptir. Meramımız bu hattadır.
Yine konuşması esnasında çalışma ekonomisi doktoru Murat Özveri’nin, “İşverenler, toplu sözleşme yetkisi almak için başvuru yapan sendikaya itiraz ederek yetki sürecinin ortalama 424 günde tamamlanmasını sağlıyorlar. Daha doğrusu, bu sürede sendikalı işçileri işten çıkarıyorlar, sendika yetki alsa bile işyerinde hiçbir üyesi kalmamış oluyor. Yasa, düpedüz sendikasızlaştırmayı öngören bir uygulamadır” cümleleri holdingler için uygulanan 6356 sayılı sendikalar yasası garabetine karşı işçi sınıfının kendi yasasını uygulamaktan başka çaresi olmadığını kanıtlar nitelikteydi. Biz, işçilerin kendi özgücüne dayalı, fiili mücadele hattını pusula bilen işçi sınıfı yasasını savunuyoruz.
İktisatçı Doç. Dr. Selin Pelek hocamızın asgari ücretin enflasyonun artmasına neden olmadığını, işçilerin birleşik mücadelesi sonucu asgari ücretin ortalama ücret düzeyinden çıkarılması gerektiğini vurguladığı konuşması “asgari ücrete zam, enflasyonu arttırır” diye zırvalayan, halkı kandıran holdingci güçlerin aparatı halindeki burjuva iktisatçılarına, burjuva hukukçularına cevap niteliğindeydi. Akademi dünyasında holdingci akademiyi, medyayı, hukuku, iktisatı reddeden; yüzünü işçi sınıfının, halkın gerçeklerine çeviren, Selin hocamız gibi hocalara çok daha fazla ihtiyacımız olduğunu, bir örgütlenme alanı olarak burayı önemli gördüğümüzü belirtiyoruz.
Konferansımızda vurguladığımız üzere, “Anadolu’daki küresel fabrika” kavramını sıklıkla kullanmamızın ve mücadelemizi bu kavram üzerine kurmamızın en büyük sebeplerinden biri, karşımızdaki sermayeyi ve Anadolu’daki işçi sınıfının durumunu en iyi tarif eden çerçevenin bu olması. Eğer bir haritamız olacaksa, bu haritayı önümüze koyan en güçlü kavramlardan biri budur.
Yaklaşık dört saat süren konferansımızın kapanışında halkı aldatmaktan, inançsızlaştırmaktan, mücadeleden uzaklaştırmaktan, kendine ve sınıfına yabancılalaşmaya yakınlaştırmaktan başka bir işe yaramayan liberal politikalardan, seçimlerden medet ummayacak, konformist “önderler” yerine mücadelede ve holdingcilere karşı direnişte öncüleşen, önderleşen, devrimcileşen işçilerle sınıfın bağımsız siyasi cephesini kurmanın işgal düzeninden kurtuluşun tek yolu olduğunu, anlatıların desteğiyle tekrar tekrar vurguladık. Bu yolda bizimle beraber konuşmak, tartışmak, yol yürümek, ayda bir gününü, haftada birkaç saatini, gecelerini ya da yirmi dört saatini bu militan mücadeleye ayırmaya niyetli herkesi sınıf cephesinde bir araya gelmeye çağırıyoruz.
Niyetimiz işçileşen, mülksüzleşen, yedek işgücü olarak görülen, yurttaşlıktan kovulmuş emekçi sınıfların bu düşman olarak tariflediğimiz holdingci güçler karşısında kendi özgücüne dayalı, işçi ve emekçi sınıfların dostlarıyla birlikte hareket edeceği sınıfın bağımsız siyasi cephesini kurmaktır. Niyetimiz ayakları toprağa sağlam basan, düşmana korku dosta güven veren, dar sokakları değil dünyayı talep eden, her bir işçinin gururla taşıyacağı işçi sınıfının mücadele bayrağı olacak bir siyasi cepheyi kurmaktır.
Bu yüzden “Cesaretle Diren, Holdingcilere Yüklen!” şiarını her yerde yüksek ve gür sesle yükseltiyoruz. Sınıf Cephesi İçin İleri!