Cuma, Ekim 11, 2024

İşçiler kendiliğinden mi eyler?

Geçen hafta “hocaların hocası” Korkut Boratav’ın İrfan Aktan ile yaptığı söyleşi çokça paylaşıldı. Söyleşide güncel ekonomi yönetiminin programını, emekçi sınıfların durumunu ve önündeki seçenekleri tartışan Korkut Hoca, soldaki parlamentarist eğilimi ve işçilerin örgütsüzlüğünü eleştirerek şöyle diyor:

“Parlamenter sistemin bazı özellikleri var; devrimci örgütlenme yöntemlerini dışlıyor, ister istemez kitle partilerine prim veriyor. Sosyalist ve devrimci partiler de bu zehrin içine giriyor. Ayrıntıya girmenin de, isim vermenin de gereği yok ama kendine Marksist diyen, devrimci veya Leninist olduğunu iddia eden legal üç-dört parti var; fabrikalarda ne kadar temsilcileri var? Galiba 2020 yılında, kargoculardan başlayarak, kendiliğinden sınıf hareketleri patlak verdi. Migros depolarını yöneten sermayedarın evini buldular ve orayı kuşatmaya başladılar. Sınıf mücadelesi böyle yapılır. Ama hangi parti bunu sürükledi? Yok! Bunun cevabı yok, çünkü parti yok.”

Biz de bu vesileyle 2022 direniş günlerine döneceğiz ve “kendiliğindenlik” vurgusunu tartışacağız. Hocanın bahsettiği eylemler 2020’de değil 2022 yılı başında asgari ücret artışı sonrası başta lojistik olmak üzere pek çok işkolunda ve birçok şehirde “yasadışı” grevler şeklinde yükselen işçi eylemleriydi.

Pandeminin yarattığı ağır çalışma ve yaşam koşullarının altında ezilen işçiler pandemi boyunca ücretsiz izin dayatması ve Kod-29 saldırısıyla boğuşurken, sermaye sınıfı da işsizlik sigorta fonunun yağmaladı, kısa çalışma ödenekleri ve işsizlik tehdidiyle ücretlerin baskılanması sonucu yüksek kâr ve büyüme oranları açıkladı. Yüksek enflasyonla işçilerin alım gücü erirken asgari ücret “medyan ücret” haline geldi. Asgari ücret artışı artık tüm ücretleri belirler hale geldi. Bu koşullar altında biriken öfke 2022’deki asgari ücret artışı sonrasının direniş zeminini yarattı. Trendyol Express kuryelerinin kazanımla sonuçlanan direnişi sonrası HepsiJet, Scotty, Aras Kargo, Yurtiçi Kargo gibi işyerlerine yayılan eylemler Yemeksepeti Banabi kuryelerinin uzun direnişiyle sürdü. Aliağa gemi söküm işçilerinden Divriği Çiftay madencilerine ve Antep tekstil işçilerine kadar yaygınca yerde direniş dalgası büyüdü. Migros direnişi ve zaferi bu dalganın finalini yapmış oldu.

Migros direnişlerini örgütleyen DGD-SEN, 2013’ten bu yana örgütlenme yaptığı ve çokça direniş yürüttüğü Migros depolarında bu direniş dalgasından tam bir yıl önce 2021’de bu sefer Gebze’de bulunan Migros deposunda pandemi bahanesiyle ücretsiz izin dayatmasına karşı çıkan ve Kod-29 ile tüm haklarına el konularak işten atılan işçilerle birlikte 120 gün süren bir direniş yürüttü. İşçiler direniş boyunca Migros’un bağlı olduğu holdingin önü, patronun evinin önünü ve üyesi olduğu sermaye örgütünün önünü eylem alanına çevirdi. Ancak 120 gün boyunca kamuoyunun ilgisini sınırlı düzeyde çekebildi. Aynı direnişi örgütleyen irade önceki direnişlerin deneyimiyle 2022’deki Esenyurt depo işgalini örgütledi. İşgal sonrası patronun işten atma saldırısına karşı doğrudan holding merkezini ve büyük patronun evini hedefe alarak eylemi oraya taşıdı. Direnişin kamuoyunda ses getirmesi, sahiplenilmesi ve boykotların örgütlenmesi patrona diz çöktürdü.

Migros bir istisna değil. Tüm işçi eylemlerinde muhakkak az ya da çok proletarya devrimcilerinin ayak izi vardır. Ama bir süredir solda yaygın olduğu üzere Korkut Hoca da Metal Fırtına’dan sonra son yılların en büyük işçi kitle seferberliği olarak tanımlanabilecek bu eylemleri “kendiliğindenlik” ile tanımlıyor. Bunun kuşkusuz solun ideolojik yenilgi dönemi içinde olması ve güncel güç dengeleri içindeki konumu, yani güçsüzlüğüyle ilgisi vardır. Ancak esas nedeni bu güçsüzlükten çıkış yolu olarak seçtiği stratejinin düzenin bir kanadına eklemlenmek veya işçi hareketine mesafeli seyirci konumu ve kendi dar alanında gösteri siyasetine hapsolan rutini tercih etmesidir. İşçi hareketine mesafeli konumlanmalar aniden gerçekleşen işçi eylemlerini “kendiliğinden” olarak yorumlamak zorunda kalır. Buradaki iradeyi görmez, hareket halindeki tarihi yok sayar.

İşçiler, 2016’daki OHAL dönemi dahil olmak üzere memleketin dört bir yanında irili ufaklı, bazen parlayıp sönen bazen uzun yürüyüşlerle kendini gösteren ama her zaman birbirini gören direnişler yürüttüler. Çoğunluğu geleneksel sendikal tarzların eleştirisi olarak gerçekleşen bu direnişlerle öyle ya da böyle bağ kuranlar 2022 direniş dalgası öncesinde gelen direniş eğilimini görmüş ona göre hazırlığını yapmıştı.

Bugün daha güçlü bir direniş dalgasının örgütlenme zemini vardır. Başta Şimşek programını geriletecek ve hedefine sermaye düşmanlığını koyan bir işçi hareketini yaratabiliriz. Anadolu’nun tamamını işçi ve emekçi cehennemine çeviren holdingleri yenebiliriz. Bunun için işçi ve emekçiler arasında sabırla ve sürekli güncel bir mücadele hattı kurmalı, her deneyimden dersler çıkararak isyanı hazırlamalıyız.

“Tek bir kıvılcım, bütün bir bozkırı tutuşturabilir.” Hazırlığınız varsa.

Son Eklenenler