Yönetmenliğini Hadika Beliz’in yaptığı Türkiye’nin Aynası: Soma Katliamı belgeseli 13 Mayıs 2024’te, Soma Katliamı’nın 10. yıldönümünde yayınlandı. 38 dakikalık belgesel üç ayrı bölümden oluşuyor: İlk bölüm Soma’nın sermaye ilişkilerinin dönüşümü bağlamında bir madenci mezarlığına dönüşmesinin arka planını, insanların nasıl madencilikten başka bir çarelerinin kalmadığını anlatıyor. İkinci bölüm katliamı ve sonrasını, insanların çocuklarının bedenlerini ancak dövmelerinden tanıdığı, kameralara “burada kimse yok” diye haykırdıkları, kavun depolarının morg yapıldığı günleri, işçilerin hayatlarının bir kıymeti olsun diye yaşayan, kavga eden ve hayatını kaybeden Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in hikayesini anlatıyor. Üçüncü bölüm ise katliamın nasıl göz göre göre geldiğini hatta göze alınan işçi ölümlerinin patronlar tarafından nasıl hesaplandığını, madenci ailelerinin gözü önünde sermaye ile devletin bir olup katillere nasıl kendini siper ettiğini, bütün bu acıya rağmen Soma’da hâlâ süren adalet mücadelesini anlatıyor.
Çekimleri 2021’de başlayıp 2024’te sona eren belgeselde Soma Katliamı’nda ailesini kaybeden insanlar, Bağımsız Maden-İş emekçileri, gazeteciler, Can Atalay gibi ilk gününden beri Soma için kavga eden avukatların mülakatları bulunuyor. Dönemin Manisa Milletvekili ve şimdinin CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise belgesele ismini veren cümlesiyle, birçok yorum ve sürece dair anekdotla belgeselde en fazla söz verilen isimlerden biri.
Belgesel şimdiye kadar duymadığımız, takip etmediğimiz, okuyup isyan etmediğimiz ya da sinirden dişlerimizi sıkmadığımız herhangi bir bilgi içermiyor (böyle bir iddiası da yok zaten). Akıcı bir sadelikle Soma’yı katliam noktasına getiren düzeni makro ve mikro düzeyde inceliyor. Soma Katliamı’nın somut, orada hâlâ öylece duran acısını hatırlatıyor, sermayeyle ve onun devletiyle neden kavga etmemiz gerektiğini “acaba” dedirtmeyecek şekilde anlatıyor ve kenara çekiliyor. Belki şu notu düşmekte fayda var: Belgesel zaman zaman “CHP zaferine” yaptığı vurguyla ve Özgür Özel’e ayırdığı geniş zamanla günün getirdiği “AKP gitti her şey daha iyi olacak” heyulasını hatırlatıyor. CHP’nin Soma’yı kazanması önemli bir kazanım olmakla beraber Soma’daki mücadele, salt AKP iktidarının geriletilmesiyle çözülebilecek bir mesele olmadığı gibi neoliberal küreselleşme ve kapitalizmin getirdiği sorunlar da AKP’nin icadı değil. Belgesel bunu 1980’li yıllardan itibaren adım adım yaklaşan neoliberal sermaye düzeninin yansımalarını paylaşarak söylüyor. Dolayısıyla, olası bir CHP iktidarında da bu sömürü düzeninin büyülü bir şekilde değişeceğini beklemek gerçekçi değil. Bu nedenle Türkiye’nin aynasına baktığımızda AKP’yi değil yurdun dört bir yanını ele geçirmiş kapitalist makineyi görüyoruz. Mesele birkaç “vicdanlı”, “duyarlı”, “namuslu” CHP’li siyaset insanı ya da “iyi”, “demokrat” patronlarla ve belediyelerle ilgili değil. Mesele geriye düşüp tekrar sıçrayan, pes etmeden yeni mücadele yöntemleri geliştirerek bu kapitalist düzenle militan ve sistematik bir kavgayı yaratma meselesi.
O kavga çoktan başladı. Bundan üç yıl önce Tahir Abi son konuşmasını yapıyordu. 15 yıldır Uyar Madencilik’ten alamadıkları tazminatları için Ankara yollarına düşmüş, Ankara girişinde durdurulmuş, günlerce betonda yattıktan sonra kimi görüşmeler yapmış, dinlenmek için Soma’ya dönüyorlardı. Görüşme sırasında madencilerden birinin “biz size oy verdik” dediği AKP milletvekili Mustafa Elitaş’ın “sizden oy mu istedik” sözüne bir yanıttı o konuşma. Tahir Abi “yol kanundur” diyor, ayaküstü bir konuşmada devlet, temsili demokrasi, meclis, yasa kavramlarını kökünden sarsıyor. Kolları açık, hatta parmakları bile. Bütün gücüyle bağırıyor: “Neden?Allah aşkına yeter!” Bütün yaşamsal gücünü bu öfkeden alıyor, yıkıcılıktan uzak yeni günü inşa etmeye çoktan cüret etmiş öfkeden. Bağımsız Maden-İş, onları yitirişimizin yıl önümü hasebiyle bir video hazırladı, videoyu izlerken defalarca kez dinlemiş olduğum konuşmalarından biri dikkatimi çekti Tahir Abi’nin. “Düşeni her zaman elinden tutarak kaldıran bir sendikal faaliyet olduğumuzu dünyaya göstereceğiz,” diyor. Hayattaki emelini ne sade, ne hesapsız, ne cüretkar bir ifade etme biçimi. Aynı videodaki bir diğer cümlesi ise “Soma’da bundan sonra kimse üzülmeden insanca yaşayacağı bir alan yaratacağız dedik.” Tahir Abi bu konuşmaları genelde spontane yapardı, çoğu zaman yeterince iyi konuşmalar yapamadığını düşünür üzülürdü, konuştuktan sonra “oldu mu ki acaba?” diye tereddüt ederdi (Tahir abinin ve Ali Faik’in kişiliğine ve tüm direniş süreçlerindeki kimi anılarına dair bkz. Ruhu Olan Yollar).
Örgütlenme çalışmalarında ya da toplumsal muhalefetin herhangi bir noktasında ya konuşmalar politik bir doğruculuk gereği olabildiğince “düzgün” ve “derindir” ya da zaten herkes doğal birer hatiptir. Ama tarım ve hayvancılıkla uğraşıp, bir yandan madende çalışıp bir yandan da bütün sermaye, mafya, sarı sendika, devlet baskısına rağmen Soma’da Bağımsız Maden-İş sendikasını örgütlemeye çalışan üç çocuk babası Tahir Çetin’in hakikati başkaydı. O hakikat bir sendikal örgütlemenin nasıl bir kent tasavvuruna, bir politik alan tasarımına, bir insan hakları savunuculuğuna ya da bir politik temsil eleştirisine içkin olabileceğini gösterdi bize. O yüzden Tahir Abi çok başkaydı. O yüzden Ali Faik bizim canımızdı. Hayatlarıyla bize başka bir hakikatin mümkün olduğunu gösterdiler. Evet, Soma Katliamı ve sonrasında yaşananlar “keder” kelimesinin içini boş bırakacak kadar ağır ama kameraya “burada kimse yok” diye bağıran madenci yakınının ahını duyan bir kavga yeşerdi orada. Bir dramdan çıkmış kocaman bir kavga, kocaman bir sabır, kocaman bir cesaret var bugün orada. Bundan üç yıl önce göz bebeğimizden kıymetli iki yoldaşımızı Tahir Çetin’i ve Ali Faik İnter’i kaybettik. Ama bugün biliyoruz, Tahir Abi’nin henüz doğmamış yoldaşları var, Ali Faik’in yaşıtı nice arkadaşı onun davasını yarım bırakmayacak. Biliyoruz, Soma’nın hesabını birileri soruyor, soracak, birileri “Türkiye’nin aynasını” kırıp param parça edecek. Yenisini işleyecek, sabahın ayazında yollara düşen ayaklara bakan gözler hak ettiği gibi gökyüzüne bakacak bir gün. Hatta bugün, evet.