Çarşamba, Nisan 24, 2024

Daha fazla Digitürk direnişi, daha fazla BBC grevi

Basın sektöründe Şubat ayı maaşlarının alınmasına günler kaldı. Haber merkezlerinde, sigara odalarında, yemek molalarında, her bir birimde bir süredir sessiz sessiz süren homurdanmalar özellikle de Ocak ayı itibariyle başlayan ve süren direnişler ve Çiftay madencileri, BBC, Trendyol işçilerinin kazanımı ile daha yüksek sesle ifade ediliyor. Ancak hala ‘şikayet etmenin’ ötesine taşınmış ve örgütlü bir hal almış değil. Çoğu yerde basın emekçileri maaşlarına birkaç gün kalmış olmasına rağmen hala alacakları zam oranını bilmemekle beraber az sayıda yerde de işverenlerin TÜİK’in açıkladığı yalan enflasyon oranının dahi çok çok altında zam ücretlerinin vereceğini ifade ettiğini biliyoruz. Şubat zamlarıyla beraber de az sayıda basın emekçisi iyi ihtimalle ‘asgari ücretin bir tık üstü’ alacak, çok sayıda basın emekçisi de ya asgari ücretli olacak ya da asgari ücretin altında 3 bin 750 ile 4 bin TL dolaylarında bir maaş alacak. Çok sayıda basın kuruluşunda bu rakamlar havada uçuşuyor. TÜİK’in açıkladığı gerçeği yansıtmayan enflasyon oranı bile yüzde 50 iken, hayat her geçen gün pahalılaşırken verilen bu ‘zamlar’, ikramiye-yol-yemek ücreti gibi kalemlerin asla olmadığı basın emekçisinin yoksulluğunu daha da derinleştirmek dışında herhangi bir anlam ifade etmeyecek. Borçlanma, iki işte birden çalışma, güvencesiz çalışma gibi durumlar daha da artacak ya da bizi büyük bir istifa dalgası ve toplu iş değişiklikleri bekleyecek.

Öte yandan madenciden metal işçisine, depo işçisinden kuryesine, tekstil işçisinden basın emekçisine işçilerin farklı eylem pratikleriyle seslerini yükselttiği bir zaman diliminden geçiyoruz. Tüm bunlar bu işçilerin, arkadaşlarının, meslektaşlarının haberini yapan, fotoğrafını çeken, seslerini duyuran basın emekçilerinin de dikkatini çekiyor, her geçen gün yabancılaşmanın etkisi daha fazla kırılıyor. Basın emekçileri kendi çıkarının metal işçisinden, kuryelerden farklı olmadığını görüyor, kaderinin de. Sendikal örgütlenmenin önünü kesmek için işkolu değişikliği fırsatçılığının çok yaygın olduğu, çoğunlukla 10 no’lu işkolunda büro, ticaret emekçisi olarak gözüken basın emekçileri, Yemeksepeti’nde yapılan bu kalpazanlığı görüyor, biliyor. Patronun sağcısı-solcusu olmaksızın patron olduğunu ve vitrini hangi sol, sosyalist, demokrat değerle süslenirse süslensin kendisinin çıkarıyla patronunun çıkarının ters düştüğünü, hakkın verilen değil de alınan bir şey olduğunu her geçen gün daha fazla anlıyor, öğreniyor. Çimsataş’tan, Çiftay’dan, Trendyol’dan, BBC’den, Yemeksepeti’nden, Scotty’den, Yurtiçikargo emekçilerinden öğreniyor.

Artı TV’de düşük ücret, mobbing ve işten atmalara karşı yapılan 8 saatlik iş bırakma eylemi ve devam eden mücadeleden sonra uzunca bir süre medya sektöründe herhangi bir kımıldanma söz konusu değildi. Uzun bir süreden sonra BBC Türkçe’de çalışan işçiler grev iradesi gösterip İstanbul’un en soğuk günlerinde haftalarca kapı önünde direndiler. Türkiye’de aynı sektördeki çoğu iş yerine göre koşulları ortalamanın üstünde olan BBC işçileri hak ettikleri yüzde 38 oranındaki zammı, aile üyeleri de dahil özel sağlık sigortası, 60 lira günlük yemek ücreti ve 1200 lira gözlük yardımı hakkını söke söke aldı. Bugün de Digitürk medya çalışanları yüzde 17’lik zam oranını kabul etmeyerek eyleme başladı. Zam oranlarını reddederek kontak kapatan kurye işçilerinin eylemlerinin sürdüğü bugünlerde Digitürk işçilerinin bu eylemi, kuryecilerin hesapları gibi ‘Digitürk çalışanları’ ismiyle kendilerine ait bir hesap açmaları elbette tesadüf değil. Kontak kapatan bir Yurtiçikargo çalışanının ifade ettiği gibi: “Bu bir kartopu!”

Peki, biz basın emekçileri bu kartopunu neden haber merkezlerine taşımıyoruz? BBC grevinin kazanımını coşkuyla paylaşıp sevinmekle beraber neden aynı örgütlülük ve irade ile emeğimizin hakkını almak için mücadeleye başlamıyoruz? BBC işçileri gibi kazanmak mı istiyoruz? O halde Digitürk işçileri gibi direnmemiz gerekiyor. Ancak öyle daha fazla zaferi kutlayabiliriz.

Son Eklenenler