Perşembe, Nisan 25, 2024

Vergi affı yoksulları değil, zenginleri affediyor!

Devletin bazı alacaklarını yeniden yapılandırmasını ve bazılarını affetmesini içeren kanunun bir yenisi daha yürürlüğe girdi. Borç yapılandırma ve af kanunları artık rutin bir uygulama haline geldi. Bu, şu ana kadar çıkarılan 39. af ya da yapılandırma kanunu (2002’den sonraki 12.). Son zamanlarda ise neredeyse iki senede bir vergi affı ya da borç yapılandırması kanunu çıkıyor. Sonuncunun üzerinden ise bir sene bile geçmemişti. Bu durumu pandemi dönemine bağlayabiliriz ama tam da bu sebepten bu af ve yapılandırmaların etkinliğini ya da kimin işine geldiğini daha çok sorgulamak durumundayız.

Geçen sene çıkarılan yapılandırma kapsamındaki borç 500 milyar TL civarındaydı. Ama vergide 116 milyar TL, SGK’de 101 milyar TL yapılandırma yapıldı. Yapılandırmanın bozulmaması için ilk iki taksit ödemesinin zorunlu olmasına rağmen birinci veya ikinci taksiti ödeyemeyen çok büyük bir kesim var. Borçların yarısından çoğunu yüklenenler yapılandırmaya hiç girişmemiş bile.

Kesinleşmiş vergi borçlarını yapılandıranlar, sadece vergi asılları ile Yİ-ÜFE’ye göre hesaplanan faizi ödeyecekler. Kalan vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve gecikme zammı silinecek.

Bu sefer yapılandırmadan yararlanacaklara tanınan indirim oranları da çok daha “cazip”: Yapılandırmada esas alınacak Yİ-ÜFE değişim oranı, aylık yüzde 0,35, yıllık yüzde 4,2.

Şu sıralar banka kredi faiz oranlarının yüzde 24-25 olduğunu göz önünde bulundurursak önemli bir fırsat bu; tabii parası olana. Borcunu peşin ödeyecek kadar parası olanlar için fırsat penceresi daha da açık: Peşin ödeme yapanlar için faizin %90’ı siliniyor. Bu özellikle eski tarihli borçlarda daha da avantajlı oluyor. Yani peşin ödeme gücü olana çok daha büyük bir kıyak yapılıyor.

Hal böyle olunca, ödeme gücü olduğu halde borcunu ödemeyenler çok düşük faizli kredi almış oluyorlar. Yüksek enflasyon ve faiz ortamında da bu yapılandırmalar sermaye sahiplerine kaynak aktarımına dönüşüyor. Bu mantık, pandemi döneminde verilen “desteklerle” aynı doğrultuda. Bu süreçte genel olarak doğrudan destekler ya da borç silmeler yerine ucuz kredilere ağırlık verildi, bu da gelir eşitsizliklerini daha da büyüttü.

En son açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına (2020) göre, gelirden en fazla pay alan %10’luk kesimin geliri, gelirden en düşük pay alan %10’luk kesimin gelirinin 15 katına çıktı; 2019 araştırmasında bu gelir farkı 12,7 kattı. Aynı şekilde, Gini katsayısı 0,395’ten 0,41’e; göreli yoksulluk oranı[1] %14,4’ten %15’e; maddi yoksunluk oranı[2] %26,3’ten %27,4’e, sürekli yoksulluk oranı[3] %12,7’den %13,7’ye çıktı. 2020 araştırmasının 2019’a ait gelir bilgilerini dikkate aldığını da hatırlatalım. Yani bu verilerde daha pandeminin etkisini bile görmüyoruz.

Son yapılandırma da borcunu ödeyemeyecek durumda olanların dertlerine çare olmaktan uzak. Yine bir sürü borçlu yapılandırmaya başvuramayacak bile, parsayı yine sermaye sahipleri toplayacak.


[1] Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50’sinin altında gelire sahip olanları kapsar.

[2] Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hanehalklarının algılarını yansıtır. Yukarıda sayılanların en az dördünü karşılayamayanlar maddi yoksunluk oranını oluşturur.

[3] Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %60’ına göre, son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsar.

Son Eklenenler