Salı, Nisan 23, 2024

Mısır ve Türkiye ilişkilerinde beyaz sayfa mı açılıyor?

Geçtiğimiz günlerde önce Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen Mısır deniz yetki alanları konusunda bizim savlarımızla uyumlu hareket ediyor açıklamaları; sonrasında ise Çavuşoğlu ve Erdoğan’ın Mısır’la ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik sözleri özellikle yandaş basında Mısır’la ilişkilerde bir bahar havasına girileceği yorumlarına neden oldu. Kimsenin de aklına Mısır tarafının ne dediğini dinlemek gelmedi. Daha doğrusu cümleyi şöyle kurmakta fayda var. Memleketteki dış politika muhabirlerinin pusulaları şaştığı ve mahfillerden sızdırılanlar haricinde hiçbir şey kaleme almadıkları için Mısır tarafının açıklamaları ve oradaki ruh haliyle de ilgilenilme gereği duyulmamış; çalakalem analizlere girişilmişti. Ancak her zaman olduğu gibi gerçek bir kez daha yüzlere çarptı. Mısır’dan son derece diplomatik ve mesafeli bir yanıt geldi. Halihazırda istikşafi görüşmeler, diplomatlar ve özellikle de istihbaratçılar arasında devam etmekteydi. Büyükelçiler görevlerini sürdürüyordu. Yani ilişkilerde bir kopma söz konusu değildi. Türkiye’nin bölgeye yönelik eylem ve politikalarında bir değişiklik olması halinde siyasal ilişkilerde bir normalleşme olabilirdi. Mısır’dan gelen diplomatik açıklamaların (Türkiye’yi yönetenlerin kullandıkları doğrudan ve birçok açıdan kaba sayılabilecek gayri-diplomatik üslup sebebiyle siyasal manevra imkanlarını daraltmalarının tam tersine) alt metninde ise şunlar vardı:

1) Araplar arası anlaşmazlıklara müdahil olmaktan vazgeçeceksiniz. (Katar Krizi ve Libya’da süren iç savaş sırasında Türkiye ve Mısır karşı cephelerde yer aldı. Hatta geçen yaz Libya’da Sirte-Jufra hattının ötesine geçilmesi halinde Doğu Libya’nın yani Bingazi (Hafter) hükümetinin hamisi Mısır ve Türk Orduları arasında doğrudan sıcak çatışmanın dahi gündeme geldiğini hatırlatmakta yarar var.) 2) Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Kuzey Afrika ve Batı Asya’daki hamiliğini bırakacaksınız. Bu bağlamda Mısır’ın içişlerine de karışmayacaksınız. Erdoğan’ın 2013’ten beri elinden düşürmediği rabia işareti ve Sisi karşıtı söylemin iç siyasette de (İstanbul Büyükşehir Seçimleri dahil kullanılması) bolca sarfedilmesi Mısır cenahında hasmane tavır olarak not edildi. Dahası Mısırlı Müslüman Kardeşlerin ülkeden kaçabilenlerinin önemli bir kısmı Türkiye’de yaşıyor; yayın organları buradan yayın yapıyor. Mısır yönetiminin terörist olarak nitelendirdiği bu gruplara ev sahipliği Sisi yönetimince kabul edilemez bulunuyor. 3) Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı. Mısır Türkiye’nin bir an önce Suriye’den çekilmesini istiyor.  4) Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin mevcut askeri güce öncelik veren politikalarından vazgeçmesi.  Türkiye’nin Libya Geçici Mutabakat Hükümeti ile geliştirdiği özel ilişki (Vatiye askeri üssü tahsisi ve askeri işbirliği) ve imzalanan deniz yetki anlaşması (bu anlaşma Tobruk’ta bulunan Libya Meclisi tarafından onaylanmadı) Mısır’ı Türkiye’ye karşı müttefik arayışına itti. Böylece Mısır’ın yıllardır imzalamaktan imtina ettiği Yunan-Mısır deniz yetki alanı anlaşması geçen sene imzalanıverdi. Bu anlaşmayı Türkiye tanımazken Mısır ve Yunanistan da Libya anlaşmasını tanımadıklarını açıkladı. Mısır 2003’te Güney Kıbrıs’la da benzer bir deniz yetki anlaşması imzalamıştı. Hatırlatalım, Türkiye’nin tüm çabalarına karşı Mursi’nin kısa yönetimi döneminde dahi bu anlaşmadan vazgeçilmedi. Mısır’ın Yunanistan ile imzaladığı anlaşmaya istinaden 28. Boylamın doğusunda bazı parselleri kullanıma açacağını gösterecek bir harita açıklaması Türkiye’de Türk tezlerine Mısır’ın nihayet yaklaştığına dair bir bayram havası yaratmışken Yunan Dışişleri Bakanı acilen Kahire’ye uçtu ve söz konusu parseller haritadan çıkarıldı.

Tabii tüm yazdıklarımız artık alışageldiğimiz üzere ana akım basınımız ve medyada görünmedi, tartışılmadı. Mısır’dan istenilen yanıt alınamayınca tekrar katil Sisi’ye dönülebilir. Pek bir şey fark eder mi, sanmam. Cumhur İttifakı dış politikası alışıldık parametrelerle işlemiyor. Belki de bunun rehaveti ile iktidar böylesine rahat davranabildi. Ancak işin bir de başka bir boyutu var. İçeride olduğu gibi dışarıda da kullanılagelen saldırgan ve düşmanlaştırıcı üslup, İhvan teşkilatının hamisi olup onu araç olarak kullanmaya çalışan dış politika kendi karşısında somut ittifaklara yol açmış durumda. Suudi Arabistan’la Yunanistan’ı Girit’te ortak askeri tatbikata başka hangi güç ikna edebilirdi ki. Benzeri bir durum Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasında geçerli. Bunlar Türkiye’nin alanını aslında öyle olması şart değilken daraltıyor. Yani uzun lafın kısası iktidar Dimyat’a (ki Mısır’dadır) pirince giderken eldeki bulgurdan olmaya yakın durumdadır.

Son Eklenenler