Çarşamba, Aralık 4, 2024

Esas “pislik” siyasal kurumların ve sermaye ilişkilerinin paçalarından akıyor

Sedat Peker’in yurt dışına çıktıktan sonra yaptığı açıklamalar ülke siyasetinde haklı olarak çokça tartışılıyor. Tartışmayı kuşkusuz rejim ve devletin gayri nizami dünyasının magazinel boyutu düzeyinde ele almak bizim işimiz değil. İsyan bastırma pratikleriyle şekillenmiş devlet geleneği öncesi olmakla beraber NATO üyeliği, Özel Harp Dairesi kuruluşundan bu yana gayri nizami ilişkiler ve pratiklere özel önem vermiş, kendi toplumuna karşı o toplum içinden unsurlar devşirerek örgütlenmiştir. Komünizmle Mücadele Dernekleri, Özel Harpçi, darbeci bir eski askere var olan bir sağcı partiye el konarak MHP’nin kurdurulması, ülkü ocaklarının paramiliter yapı olarak komando kamplarındaki eğitimlerle yaygınlaştırılması, istihbarat teşkilatlarının CIA koordinasyonuyla şekillendirilmesi gibi olgular bu bağlam içindedir. Tüm bunlar da Türkiye’ye has bir durum değil, küresel düzeyde kapitalizme içkin bir olgudur.

Cemaatlerin devletin/siyasetin yapısına entegre olmaları ve ekonomi içinde işlevsel yer verilmelerinin mantığıyla mafyöz yapıların aynı yönetişim yapısına yerleştirilmelerinin mantığı neredeyse aynıdır. Neoliberal birikim politikalarının ve devletin yeni şekillenişinin temelleri de bu gibi olgular değerlendirilmeden anlaşılamaz. Yerel ya da ulusal düzeyde hareket eden tüm mafya grupları ve cemaat yapıları bulundukları ölçeğe ve toplumsal etkinliklerinin cürümlerine oranlı olarak il, ilçe ve ulusal düzeylerde devlet kurumlarına ve siyasete etki ederler ve bu ilişkiler tarafından da belirlenirler. Yine bu yapıların temsilcileri, liderlerinin ağırlıklı kesimi bazen doğrudan, çoğu kez dolaylı biçimde aktüel siyasal gelişmelere dair fikir beyan ederler, sataşmalarla açık konum aldıklarını duyurur, hissettirirler.

Devlet makamlarıyla kurdukları “bağlar” karşılıklı olarak ayrıcalık üreten bağlardır, gururla takdim ve takdis edilir. Siyasi parti liderleri, devlet yöneticileriyle zaman zaman kamuoyuna yansıyan, bazılarını hayrete düşüren fotoğraflar bu birbirini belirleyen güç ilişkisin olağan yansımalarıdır. Peker ve FETÖ örneği tasfiyeler nadir ve geçicidir. Kökü kazınmış mafya, cemaat örneği yoktur. Her biri tarihsel gelişimi içinde mutlaka düne göre ekonomik ve politik ilişki ve birikim açısından daha güçlü bir yerdedir.

Her iki yapı, son tahlilde hem devletin geleneksel ilişki ağlarının bir dönüşümünün ürünü olmalarının yanı sıra neoliberal birikim sürecinin ihtiyaçları doğrultusunda emeğin denetimi, boyunduruk altına alınması, ucuz işgücüyle sorunsuz çalışmanın temin edilmesi süreçlerinde, devletin hem rıza hem de zor mekanizmalarının işlevsel parçalarıdır ve bu anlamda vazgeçilmezdirler. Bu işlevleri nedeniyle son kırk yıl içinde her iki yapıda üretim, tedarik zincirlerinin, hizmet ve turizm sektörlerinin taşeron ağları içinde konumlandırılmaları sayesinde ciddi oranda şirketleşmiş, holdingleşmişlerdir. Mafya sadece zor değil, rıza mekanizmasıdır aynı zamanda. Kurşun sıktığı, kol kırdığı pratikler nadirdir. Bunların dili, söylemi muhafazakar sağ bir siyasetçinin ya da bir cemaatçi hocanın dili ve söylemiyle bir ve aynıdır. Yani telkin edici, uyarıcıdır. Uyarılan onun tarihine, pratiklerine bakar, ardındaki devlet dahil ilişkinin gücünü görür, usluca istenileni yerine getir.

Mafya ve cemaat grupları toplumsal alanda etkinlik güçlerini, ekonomik pratiklerini genişlettikleri oranda yerelden genele tüm siyaset temsil mekanizmaları üzerinde belirli sınırlarda etkili olurlar. Belediye seçimlerini, parlamento seçimlerini, bazen doğrudan kendi aralarından unsurların seçilmesini de sağlayabilecek düzeyde etkileme gücüne sahiptirler. Devlet kurumlarının önemli bir bölümü ve siyasi parti yöneticileri bu yapılarla iç içedirler. Çakıcı ve Peker bu yapıların en görünenleri oldukları için konuşuluyorlar. Bu yapıların çok büyük bölümü öteden beri merkez sağ, siyasal İslamcı ve milliyetçi sağ partilerle ilişki içindedirler. Bu ilişki mafya yapılarının rica minnet kurdukları ilişkiler değildir, tersi çoğu zaman doğrudur. Tribün liderlerini, spor kulübü başkanlarını, vekilleri, belediye başkanlarını, bakanları, generalleri, futbolcuları, bitcoin vurguncularını, kara para aklayıcılarını, ünlü TV oyuncularını, sosyal medya fenomenlerini, cemaat liderlerini, uluslararası istihbaratı, Meksika ve Kolombiya narko pazarıyla buluşturan olgu ülkemiz kapitalizminin emperyalizmle eklemlenme biçiminin yarattığı iş bölümü içinde üstlendiği işlevin bir ürünüdür.

Peker’i diğer mafya gruplarından ayıran husus ise onun söylem sınırında kalmayıp ülke düzeyinde iç siyasal dili olan “kardeşlik” vurgusuyla bir araya getirdiği ve kutsal değerler, simgeler üzerine törenlerle yemin ettirdiği binlerce militandan oluşan bir örgütlenmeye sahip olmasıdır. Sanattan spora, medyaya, ticarete, tribünlere, kulüp ve siyasi parti yöneticiliklerine, belediye yönetimlerinden vekilliğe onunla davranan kardeşleri olmasının yanı sıra polis, özel harekât, jandarma ve bekçiler arasında yüzlerce ona reis diye bağlılık bildirmiş, emrini bekleyen “kardeşleri” var. Yurdun dört bir yanında ilçesinde ilinde ağırlığı olan mafyöz grupların önemli bir bölümü bu örgüte bağlılık bildirmiş, o sayede “yürümüş” unsurlar içerir. Seksenlerin örneklerinin aksine böyle bağlar için ülkü ocaklarına bel bağlamaz. Alaattin Çakıcı, her ne kadar cezaevi çıkışı sonrasında belki benzer bir yapı inşa etmek niyetiyle il il dolaşsa da, genelde Burhanettin Saral, Sedat Şahin gibi mafya gruplarının ilişki ağları aile ve dostlara dayalı sınırlı çıkar ilişkilerdir, etkinlik gösterdikleri lokasyonlar sınırlıdır. Belki de bu yüzden Çakıcı Cumhur İttifakı ortakları tarafından bilerek dolaştırılıp Peker’inkine benzer bir yapı oluşturulmak istenmektedir.

Peker’in açıklamaları devlet içindeki kliklerin birbirleri arasındaki çelişkinin ve her bir kliğin iç gerilimlerinin artık bugüne kadar sorunsuz sürdürülen uzlaşı mekanizmalarıyla yürütülemez olduğunun dışavurumudur. 15 Temmuz’dan beridir aktif savaş çizgisindeki ordu kademesinin ülke siyasetine olan ilgisi azalmış değil aksine tam da bu savaş pratikleri nedeniyle yükselmiş olmalıdır. Emekli amiral bildirisi bunun en basit göstergesidir. Muhalefetin yerel seçimlerde -özellikle İstanbul seçimi- edinmiş olduğu siyasal üstünlük sonuç yaratmış gözükmektedir. İktidarın bu somut başarısızlığı, aleni yolsuzlukların aleni biçimlerde üstünün örtülmeye çalışılması, siyasilere uzanan yaygın çürümüşlük görüntüleri, sık sık açıklanan anketlerdeki çöküş tabloları, MHP’nin iç birliğini sağlayamayıp kongre sonrası iki ayrı siyasi çizgi yansıtan görüntüsü, hem devlet içi politika yapıcı aktif çekirdeğin (kontrgerilla) unsurlarına (TSK, MİT) hem de uluslararası güçlere yeni arayışlar ve hamleler yapma fikrini vermiş gözükmektedir. Peker’in devletle bağı Özel Harp üzerindendir ve bu bağını rencide edecek kelime etmemiştir, etmez de.

Ağar, Soylu, Jandarma Genel Komutanı ve Ağar’ın oğlunun da açıklamalarıyla dahil olduğu dalaşmadan devletin temizliğini beklemek liberalin bitmeyen rüyasıdır. Peker’in son videodaki açık sözleri bu umutları zaten söndürmeli. Susurluk döneminde ışık söndürme eylemlerinde solu manipüle ederek halkı devlet içi kavganın tarafı kılma çabaları “başarılı” olmuştu. Aynı hataya gene düşmemek gerekir. Restorasyon olduğunda “hukuk devleti” gerektiği kadar hukuku özenle seçilen az sayıdaki sorumluya gereken biçimlerde uygular. Bugün paçalardan taşan pisliği de tekrar görünmez kılar. Bizim bir görevimiz varsa, cemaat ya da mafyöz, bu yapıların emekçiler arasındaki ideolojik hegemonya ve kontrolünü dağıtmak için, bu pisliğin sermaye devletinin değişmeyen normali olduğunu bilinir kılmak ve yoksul halkın kendi öz gücüne dayalı mücadele kapasite ve deneyimini çoğaltmak için üzerimize düşeni yapmaktır.

Son Eklenenler