Teknoloji CEO’ları kamu yararını değil, kendilerini düşünürler.
Silikon Vadisi ulaşımla ilgili büyük fikirler bakımından hiç kıtlık çekmemiştir. Gelecek tahayyüllerine bakarsak kısa mesafeleri sürücüsüz kapsüllerle kat edecek, belki bizi varacağımız yerlere yer altından çok daha hızlı taşıyacak bir tünel ağıyla yolculuk yapacağız. Şehirler arası yolculuklardaysa bizi varacağımız yere saatte 1,220 km hızla fırlatacak vakumlu tüpler kullanacağız.
Ancak zengin teknoloji CEO’larının bu fantezileri adı gibi sadece birer fantezi. Bu teknolojilerden hiçbiri vaat ettikleri şekilde gerçekleşmeyecek. Hatta gerçek dahi olmayacak. Gerçek şu ki, ulaşım ağlarımızı dönüştürmek için bize gerekli olan teknolojiler hali hazırda elimizde fakat Amerikalılar uzun süredir demode olmuş, arabalara bağlı sisteme takılı kalmış haldedirler. Diğer yandan fosil yakıt lobisinin istediği gibi kontrol ettiği, her madrabazın veya zengin girişimcinin çözümle geleceğini söyleyen zararlı “serbest piyasacı” ideolojiye bağımlı politikacılar, Amerika’yı bırakın geleceği bugünün teknolojilerinden bile mahrum bırakmaktadırlar.
İçlerinde en kötüsü de Elon Musk’ın kendisi.
Yalancı Musk kültü
Teknoloji basınının büyük bir kısmı için Musk’ın ağzından çıkan her şey kutsal bir söz. Sık sık Steve Jobs’la (olumlu şekilde) karşılaştırılmasının yanı sıra, sırf birkaç başarılı şirket kurdu diye Musk’ın başarısız olmayacağı düşünülüyor. ABD’deki ulaşım sorununu çözeceğini iddia ediyorsa doğru söylediği düşünülüyor. Neticede kendisi zengin bir girişimci ve ABD’nin son yirmi-otuz yıllık politik söylemlerinden bir şey öğrendiysek o da her zaman girişimcilere güvenmemiz gerektiği.
Fakat gerçek şu ki, Musk’ın ulaşımla ilgili fikirleri en iyi ihtimalle “olgunluktan uzak” en kötü ihtimalle ABD’yi yirmi birinci yüzyıla taşıyacak ulaşım altyapısının geciktirilmesini hedefler cinsten.
Bu Musk’ın el attığı her şeyin sorunlu olduğu anlamına mı geliyor? Her zaman değil. Elektrikle çalışan taşıtları ön plana çıkarması ve endüstriyi bu yöne sokma gayretleri kesinlikle övgüyü hak ediyor ama iş ulaşıma geldiğinde sicili çok parlak değil. Gelecek vizyonu özgürleştirici olmadığı gibi aman aman yenilikçi bile değildir. Aslında oldukça muhafazakârdır.
Musk’ın hayal gücü arabaların ötesine geçmede zorlanmaktadır: Sözde çözümlerinin her birinin merkezinde araçlar [Teslalar] vardır. SolarCity’nin reklamları banliyölerde arabalara bağımlı bir şekilde sürdürülen yaşam tarzını vurgular. Boring Company araba sayısını azaltmadığından trafik sıkışıklığını çözmeye dönük etkisiz ve uygulanmaz bir girişimdir. Hyperloop önerisi bile, vakumlu tüpleri araçlarla tıka basa doldurmaya kapı aralar cinstendir.
Musk’ın kamu taşımacılığını “içlerinde seri katillerin bile olabileceği rast gele yabancılarla dolu” “sorunlu bir yer” olarak tarif ettiği yorumları akla getirildiğinde bunlar kulağa şaşırtıcı gelmemeli. Bireysel ulaşıma kıymet vermesinin sebebi başka insanların yakınında olmasını istememesidir. Hatta yorumlarına bakılırsa onlardan korkuyor gibidir. Halbuki içinde yaşadığımız kentleşmiş, kalabalıklaşan dünyada herkesin kendi aracına sarılması işler bir çözüm sunmamaktadır.
İşin özü, Musk ve onun gibi teknoloji dâhilerine yaltaklanmak yerine, sundukları çözümlerden asıl kimlerin yararlanacağını incelememiz ve vizyonlarının gerçek dünyada onları uygulanabilir kılmak için gerekli temel değerlendirmelerden yoksun olup olmadığını anlamamız gerekiyor. Ulaşımla ilgili arzularını ve kar tutkularını çoğunluğun ihtiyacına yeğleyen teknoloji CEO’larının bizi kandırmasına izin veremeyiz.
Sundukları ulaşım çözümleri işe yaramaz
Şoförsüz taşıtlar Silikon Vadisi’nin allayıp pulladığı ulaşım hayallerinin temel bir özelliğidir. Nitekim Musk gibi insanlar iki yıl sonra bunun gerçek olacağını vaat edip iki yıl sonra takvimi bir iki yıl daha ileriye atmalarına rağmen, medya büyük firmaların iddialarına epey itimat etmektedirler.
Oysa gerçek bu taşıtların hiç de iki yıl sonra karşımıza çıkmayacak olmasıdır. En azından direksiyonu olmayan ve her yolda yahut hava şartında ilerleyebilen şoförsüz kapsüller olmayacak. Birçok teknoloji ve otomotiv firmasının Musk’ınkine benzer zaman çizelgeleri vardır ve nerdeyse hepsi 2021 veya ötesine itilmiş durumdadır. Nitekim endüstri liderlerinden Waymo’nun son verilerine göre banliyölerin geniş boş yollarında, açık ve güneşli havalarda yolculuk yapmayı öğrenmelerine rağmen, süreç durma noktasına gelmiştir.
Sonraki birkaç yılda şoförsüz taksi hizmetlerinin artmasına tanık olacağız fakat bu taşıtların seviye 5 değil 4 kapasitede olacağını görmek gerek. Yani Waymo’nun Arizona, Phoenix’teki banliyölerden birinde olduğu gibi, belli alanlarla sınırlı kalacaklardır. Ayrıca trafiğin yoğun olduğu kent merkezlerinde ve sensörlerini etkileyecek kadar yoğun yağmur veya kar yağışının olduğu yerlerde sıkıntı yaşanacaktır. Uber ve Tesla gibi her şeye rağmen bu taşıtları bu alanlara sokan firmaların yaşayacağı kazalar ve trafik ihlalleri muhtemelen artmaya devam edecektir.
Peki, herkesi kendi aracına koyarsak nereye gidecekler? Musk trafiği baypas etmek isteyenler için arabalara özel alt geçitler inşa edilmesini istemektedir. Söylediklerine bakılırsa herkese açık olacaktır fakat sınırlı alanlarla yüksek inşaat maliyetleri bunların kullanımını sadece zenginlerle kısıtlayacaktır. Veya Musk’ın ilk planladığı tünelin işyerinden evine rahatça geçişinde olduğu gibi çok daha küçük bir gruba ayrılacaktır.
Musk tünellerinin insanları dışlayacağını kabul etmeyecek. Boring Company adlı firmasını tünel maliyetlerini alabildiğine azaltacak (hatta kamu taşımacılığını da besleyecek) bir yol olarak öne çıkarmaktadır fakat yaptığı değerlendirme yine ne kadar cahil olduğunu göstermektedir. Musk yönteminin neticede tünel açma maliyetini azaltacağını söylemektedir fakat Madrid, Seoul ve Stockholm’daki altgeçitler zaten Musk’ın sadece kendisinin garanti edebileceği maliyetlerle yapılmıştır.
New York’taki altgeçit projelerinin yüksek maliyetini mercek altına alan New York Times Second Avenue Geçidi mil başına 2.5 milyar dolara mal olurken, Paris Metrosunda yapılan genişletme projesinde mil başına 450 milyon dolar harcandığını göstermiştir. Musk ya cehaletinden ya da kasıtlı bir şekilde insanları yanıltma amacıyla, ABD’de ulaşım projelerinin maliyetini arttıran sayısız etmenden bahsetmemiştir. Hyperloop projesinde oluşabilecek durum da budur.
Musk Hyperloop teklifini, Kaliforniya’nın yüksek hızlı tren yolu projesi seçmenlerce onaylandıktan sonra fakat inşaat henüz başlamadan önce 2013 yılında yayınladı. Yazılanlar adeta geleceği müjdeler cinstendi: Sizi San Francisco’dan Los Angeles’a yarım saatte fırlatacak ve sadece 6 milyar dolara (yüksek hızlı demir yoluna kıyasla çok ucuza) mal olacak bir vakumlu tüp. Bunda hoşa gitmeyecek ne vardı ki? Çok şey.
Mesele sadece Hyperloop yolcularının maruz kalacağı güçten dolayı, vaat edilen hızın yaşatacağı rahatsız edici, hatta mide bulandırıcı hissiyat değildi. Proje yüksek hızlı trene kıyasla çok daha az insanı taşıyabiliyordu: 12,000 yerine saat başı 3,360 insan. Musk yüksek hızlı trenlerin enerji tüketimi konusunda düpedüz yalan söylediğinden, yapım maliyetlerinin de gerçeklikten uzak olduğu görülmüştü. Hyperloop’u gerçekten de inşa etmeye çalışan firmalar Musk’ın asıl teklifinden daha fazla maliyeti olduğunu görmüşlerdi: 107 millik (172 km) Bay Area hattı Musk’ın San Francisco-Los Angeles hattı için verdiği fiyatın iki katına çıkıyordu.
Tünel mevzusuna benzer şekilde, Kaliforniya’nın yüksek hızlı demir yolu uluslararası standartlara göre pahalıdır. Çin’de bu tür projeler mil başına 27-33 milyon dolarken (km başına 17-21 milyon dolar), Avrupa’da 40-63 milyon dolardır (km başına 29-39 milyon dolar). Oysa Kaliforniya’da mil başına 90 milyon dolardır (km başına 56 milyon dolar). Bay Area’daki Hyperloop ise mil başına 84-121 milyon dolar arasında değişmektedir (km başına 52-75 milyon). Yüksek hızlı demiryolunun yüksek maliyeti bir teknoloji sorunu değildir. ABD’nin altyapı projelerine yaklaşımıyla ilgili bir problemdir.
Kendi çıkarları için gelişimi geciktiriyorlar
Medya öyle lanse etmese de Silikon Vadisi için ilerlemeyi geciktirmek için olmayacak fikirler atmak yeni bir şey değildir. Birçok teknoloji firmasına ait “yeniliklerin” kamusal araştırma fonlarına dayalı olduğunu ve belli başlı firmaların vergi kaçırmada dünya lideri olduğunu unutmamak gerek. Ne zaman kamu taşımacılığından yana bir halk seferberliği olsa, otobüslere ve altgeçitlere ayrılan fonlara karşı çıkmaları için seçmenlerin karşısına kendi kendine hareket eden araçlar getirilmektedir. Otobüsler ve diğer toplu taşıma araçları geçmişe ait teknolojiler olarak gösterilmektedir. Oysa hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.
Gittikçe kentleşen bir dünyada, kamu taşımacılığı çok sayıda insanı hızlı ve etkin bir şekilde taşımak için olmazsa olmaz bir şeydir. Teknoloji uzmanlarının savunduğu bireyselleşmiş taşımacılık aynı etkinliği sağlamaz çünkü herkesin kendi taşıtına veya kapsülüne sahip olacağı alan yoktur. Hele yaya ve bisiklet yollarını genişletmek için yolları daralttığımız düşünülünce.
Musk ve onun gibi teknoloji CEO’ları şoförsüz araçları gelecek olarak pazarlamaktadır çünkü arzuladıkları gelecek budur. Sıradan insanlarla trende veya metroda seyahat etmek istememektedirler. Maazallah Musk’ın da dediği gibi içlerinden biri seri katil bile olabilir! Kendilerini sıradan insanlardan yalıtma istekleri rahatsız edicidir fakat kentteki hareketliliğin gerçekliğine bakıldığında nüfusun ancak küçük bir kısmı bireyselleşmiş taşımacılık imkanlarından faydalanabilmektedir. Bundan dolayı trafik sıkışıklığı kentlerimizde böyle korkunç bir noktaya gelmiştir. Bunca araba kente sığmaz olmuştur ve çözüm yapay zekanın direksiyon başına geçmesi değil insanları daha etkili bir şekilde taşımaktır.
Şahsi arzularının dışında, Musk’ın yirmi birinci yüzyılda otomobillerin hakimiyetini korumada finansal çıkarları vardır. Neticede bir araba firmasının başındadır! Kamu taşımacılığı ve yüksek hızlı trenler doğrudan doğruya çıkarlarına terstir. Bu sebeple asla gerçekleşmeyecek ancak belli gruplar tarafından etkili taşıma yöntemlerine ayrılacak fonların engellenmesi için kullanılacak fikirler yaymaktadır.
ABD altyapısı harap düşerken ve odak geleceğin inşasından ziyade mevcuttakileri onarmak iken, Çin ve Avrupa yüksek kapsamlı hızlı tren ve kamu ulaşımı ağları inşa etmişlerdir. Yurttaşları çok sayıda insanı etkin bir şekilde taşımaya dönük teknolojilerden yararlanırken, Amerikalılar mutsuz bir şekilde araçlarına hapsolmuş haldedirler ve yolculuklarına her geçen gün daha fazla saat harcar durumdadırlar.
Amerikalıların Silikon Vadinin söylediklerine körü körüne inanmaktan vazgeçmeli ve onları otomobil bağımlılığından kurtaracak daha iyi ulaşım seçeneklerini talep etmelidirler. Ülke genelinde kentler kamu taşımacılığının genişletilmesine dönük girişimlerde bulundukça ve dar görüşlü muhafazakarların yoğun baskılarına rağmen Kaliforniyalılar yüksek hızlı trenlerden yana ağırlıklarını koydukça dalga dönmektedir.
Kamusal yatırımların refah yaratmadığı gerçek değildir fakat devletin yeniden geleceğe yatırım yapması için politik bir iradeye, teknoloji girişimcilerinin daha sıkı sıkıya incelenmesi ve kemer sıkma politikalarının sona erdirilmesi gerekmektedir. Bilime ve altyapıya yapılan devasa yatırımlar ABD’nin refaha kavuşmasında yardımcı olmuştur ve ulus genelinde hızlı demiryollarından bir ağın inşa edilmesiyle kamu taşımacılığının genişletilmesi (Çin’in son on yılda yaptığı gibi), Amerikalıların hala büyük işler başarabileceğini göstermesi için önemli bir ilerici hamle olacaktır.
Çeviri: Akın Emre Pilgir