Salı, Nisan 16, 2024

Bir insanlık göçü (2) – Laura Weiss (Jacobin Magazine)

ABD’nin Suç Ortaklığı

Trump’ın Honduras’a verdiği yardımları kesme ve ABD-Meksika sınırını kapatma tehditleri sadece zalimce değil, mantığa ve tarihe de aykırıdır. “Caydırıcılıkla önleme” politikası Clinton yönetiminden beri uygulana gelmiştir fakat geçen yıldan da gördüğümüz gibi en zalim uygulamalar bile işe yaramamaktadır.

Son göç kervanına tepki olarak Honduras’a verilen yardımları kesme fikri abestir. İlerici eylemciler yıllardır, bugün gördüğümüz kervanlara yol açan tehlikeli insan hakları ihlallerinin arkasındaki politik mekanizmalara fon sağladıkları için Honduras’a verilen yardımların kesilmesini savunmaktadırlar. 2014’te çevreci Berta Caceres’in güvenlik güçlerinin de işbirliğiyle katledilmesinden sonra, birçok örgüt ülkeye verilen tüm güvenlik yardımlarının kesilmesini sağlayacak Berta Caceres Kanunu’nun geçmesi için uğraştı. Sonraki yıl ülkenin yolsuzluk karşıtı girişimlerini destekleyen veya bütçenin %75’ini insan haklarını karşılamaya dönük çabalara ayırmak isteyen başka yasalar da teklif edildi.

2017’de Honduras Security Assistance Monitor’a göre Dış İşleri Bakanlığı’ndan 91 milyon dolarlık ekonomik yardım, 19 milyon dolarlık güvenlik yardımı aldı. Bu rakam, Trump yönetiminin dışarıya verilen kalkınma yardımlarına çok öncelik vermemesinden ve Honduras’ta gerçekleşen insan hakkı ihlallerinde yardımların çekilmesinden dolayı önceki yıllardan düşük. Geçen yıl ABD birkaç milyon dolarlık silah satışı da gerçekleştirdi.
Yardımlar ve silahlar çeteler veya onlarla suç ortaklığı eden yozlaşmış subaylarla polisler tarafından kolaylıkla kullanılabilmektedir. Örneğin bu yılın başlarında Honduras’ın emniyet müdürü çıkan haberlere göre karteller için 77 kg kokaini ABD’ye soktu ve Mayıs 2017’de İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre polis memurlarının nerdeyse yarısı yolsuzluk suçlamalarıyla görevlerinden alındı. Geçen Aralık ayında Juan Orlando Hernandez’in şüpheli bir şekilde yeniden başka seçilmesinden sonra çıkan protestoların bastırılmasından bahsetmeye bile gerek yoktur. ABD’nin onayladığı bu seçim sonucu politik güvensizliği daha da arttırmıştır.

2009’da demokratik olarak seçilen başkan Manuel Zelaya’nın ABD’nin örtük desteğiyle darbeyle görevden alınmasından bu yana Honduras’taki şiddet olayları yoğunlaşmıştır. Arkasından gelen sağcı başkanlar çalışan yoksulların koşullarını ağırlaştıran neoliberal ekonomik politikalar uyguladılar ve ülkede yaşam olanaklarını alabildiğine azalttılar. La Cruz bu istikrarsızlığın, Meksika’ya akan göçmen dalgasını arttırdığını söylüyor.
ABD “yardımlarının” alevlendirdiği bu etmenler, Honduras’ta büyük bir göçe sebep olmaktadır. 16 Ekim’de Pueblo Sin Fronteras’ın (Sınır Tanımayan İnsanlar) açıklaması şöyleydi: “Kriz ‘Caminata del Migrante’nin [Göç Kervanı] yola çıkmasıyla başlamadı. ABD’nin politik, ekonomik ve askeri müdahaleleriyle, ihmalkârlıklarla, darbelerle, güvensizlikle, yolsuzlukla ve Orta Amerika hükümetlerinin pervasız icraatlarıyla geçen yılların sonucunda başladı.” Ama yönetim şimdi yardımı kesme tehdidinde bulunuyor.

Guardian’da yayınlanan makalelerden biri, genç kızıyla Honduras, San Pedro Sula’daki yerel çetelerin tehditlerinden kaçmak için kervana katılmış Carlos Caballeros’un şu sözlerini aktarıyor: “Yardımı durdurmaları umurumuzda değil, zaten hiç görmedik. Tek istediğimiz San Pedro’daki cehennem hayatından kurtulmak.”

Kervanlar

Bir eylem tarzı (ve sağ kalma yöntemi) olarak kervanlar Orta Amerika’da yaygınlaşmış bir stratejidir. 2008’den bu yana çocukları Meksika’dan geçerken kaybolmuş Orta Amerikalı anneler, mücadeleleriyle ilgili farkındalık yaratmak için her yıl düzenli olarak Meksika’ya gitmektedirler. 2012’de şair Javier Sicilia ve Movimiento Por La Paz con Dignidad y Justicia (MPJD) oğlu katledildikten sonra uyuşturucu savaşlarına dikkat çekmek için kervanla Meksika’ya ve ABD’ye gitti. Sonraki yıllarda ihlallere ve uyuşturucu çetelerinin şiddetine dikkat çekmek için birçok benzer kervan örgütlendi.

Görünürlüğün ötesinde, kervanlar çoğunlukla içindeki insanların güvenliğini arttıran bir şeydir. Göç yolunda insanlar sayısız tehditle karşılaşmaktadır ve başlarına hırsızlıktan, kaçırılmaya ve tecavüze bir dolu şey gelebilmektedir. Raporlara göre Orta Amerikalı kadınların %80’i ABD’ye giderken cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Bu yolla grupla yolculuk yapmak riskleri azaltmaktadır. Geçen yıl birkaç grup LGBT topluluğu bu tarz tehlikelere daha çok maruz kaldığından Meksika’da ilk LGBT kervanını örgütledi. Kervan on yedi üyeden oluşuyordu ve içlerinden beş trans kadını iltica talebinde bulundu. Yalnız yolculuk yapan Honduraslı trans birey Roxsana Hernandez geçen yaz gözaltında hayatını kaybetti.

La Cruz’a göre bu kervanlar aynı zamanda “sembolik bir politik eylemin” temsilcisi. Mevcut kervanın örgütlenmesine destek olan Pueblo Sin Fronteras, göçmenlerin haklarına dikkat çekmek için bir dolu küçük konvoy düzenledi. Bunlardan biri yılın başında Trump’ı kudurtan geleneksel Viacrucis kervanı. Kervandaki örgütçülerinden Irineo Mujica Perşembe günü Meksika’da tutuklandı. La Cruz bugünkü kervanın, bölge genelinde insanların durumuna dikkat çekmekten ziyade “politik krize” yol açacağından endişeleniyor. Çünkü göçün boyutu mevcut kaynaklarla baş edilemeyecek boyutta ve Trump gibi politikacıların yabancı düşmanlığına başvurmalarına, göçmenleri ulusal güvenliğe tehdit olarak göstermelerine ve ihlalleri kolaylaştırmalarına imkan tanımaktadır.
Ayrıca baştan beri kervanın örgütlenmesine kaç grubun dahil olduğu, sonrasında kimlerin katıldığını söylemek de güçtür. La Cruz’a göre grubun boyutu, tehlikeleri ve göç eden insanların yaşayabileceği riskleri sert hava koşulları, kaynak eksikliği ve polis baskısı sebebiyle büyütmektedir. Sanchez Rodriguez’in aktarımıyla, kervan sırasında bazı aileler şimdiden dağılmış haldedirler. Ve yine La Cruz’a göre Meksika sınırını geçmeye çalışan yüzlerce kişiye yolsuz emniyet güçlerinin yapacağı saldırı daha kaosu büyütebilir. Meksika’nın göçmen bürolarının da yolsuzluğu herkesçe bilinir vaziyettedir. 2016’da yolsuzluk yüzünden 3,000 kişi kovulmuştur.

Binlerce Orta Amerikalının birlikte yaptığı yolculuk, ABD’ye ve Meksika’ya geçme çabaları insanları hayrete düşüren kareler yaratmaktadır. Ne olacağı henüz belli değil fakat yaşananlar, caydırma yoluyla göçün önlenemediğini kanıtlayan şeylerden biri oldu. Caydırma sadece riski büyütmekle kalıyor. Sadece geçtiğimiz yılda gittikçe tehlikeli hale gelen koşullarda sınırı geçmeye çalıştıkları için 400’ü aşkın insan öldü. Yine de kervan göçmenler için daha iyi veya sırf sağ kalacakları bir yaşamın bu kumara değdiğini gösteriyor. Bu sınırları aşan bölgesel bir hadise.

Bu yazının dün yayımlanan bölümü için tıklayınız.

Kaynak: Jacobin Magazine

Çeviri: Akın Emre Pilgir

Son Eklenenler