Gazete Hayır’ın notu: ABD Başkanı Donald Trump 10 Ağustos günü medyaya, kendi tabiriyle Venezuela’daki
“Maduro diktatörlüğüyle” başa çıkmada “askeri seçenekleri” göz önünde bulundurduğunu söyledi.
Yaptığı yorum, 30 Temmuz’da yapılan Ulusal Kurucu Meclis (UKM) seçimleriyle 4 Ağustos’ta yönetime gelmelerini takiben, demokratik bir şekilde seçilen Başkan Nicolas Maduro’ya yönelik artan sayıda tehdidi yansıtır niteliktedir.
Maduro’nun ülkede aylardır süren politik karmaşaya barışçıl ve demokratik bir çözüm yolu olarak önderdiği UKM, mevcut ekonomik ve politik krizle başa çıkma yönünde mutlak bir güce sahip olacak. Ayrıca tüm resmi düzenlemeler referanduma sunulmak zorunda olsa da, anayasayı reformdan geçirmeye dönük teklifler de sunabilecek. UKM’nin karşısındaysa, seçimleri boykot eden ve 30 Temmuz seçimlerini durdurmaya çalışan muhalefet bulunmakta. Trump’ın son tehditlerine yanıt, 14 Ağustos’ta Caracas’ta yapılan büyük gösteri oldu.
Venezuela’da olan biteni daha iyi anlamak için, Green Left Weekly’den Federico Fuentes, Venezuela ve Latin America siyasetinin tanındık analizcilerinden olan, Venezuela Universidad de Oriente’den emekli olmuş profesör Steve Ellner’la röportaj yaptı.
Önceki röportajımızda, Venezuela’daki durumu bir çıkmaz şeklinde tarif etmiştiniz. Maduro’nun 30 Temmuz’da UKM seçimlerine dönük çağrı yapmasındaki amaç neydi? Mevcut durumu seçimlere giden bir süreç olarak tarif edebilir misiniz?
Evet doğru. Maduro’nun UKM seçimlerine gitme kararı, bu çıkmazı aşmaya dönüktü. Seçimlerden önceki dört ay boyunca, muhalefet yasa dışı ve kimi zaman şiddetli protestolara girişti, trafiği sekteye uğratıp güvenlik güçleriyle çatıştı. 100’ü aşkın insan yaşamını yitirdi. Bu sayı, 2014’te nerdeyse aynı süre zarfı boyunca devam etmiş protestolarda ölenlerin yaklaşık iki katıdır.
Ancak bu sefer durum hiç de aynı değildi. En başta protestocular, büyük alanları hatta kimi zaman kentleri tamamen felç etmek için küçük gruplar halinde toplanmışlardı. Barikatlarda çoğu kez bir avuç dolusu, 3 veya 10 protestocu bulunmaktaydı.
Protestocular 2014’e kıyasla çok da cesur ve saldırgandılar. Askeri üslere bile saldırdılar. Görünen o ki belli bir askeri eğitime ve ev yapımı olsa da silahlara sahiplerdi. Ancak bazı vakalarda ellerinde daha sofistike silahlar bulunduruyor gibiydiler.
Ayrıca protestocular daha çok uluslararası desteğe güvenerek hareket ettiler. Güney Amerika’nın nerdeyse tamamı soldan sağa kaydı. Bu hükümetler itibar kaybetseler de (başkanların popülaritesi %20’ye kadar düştü, Brezilya örneğindeyse kayıp %5’ten az oldu) bu onları Maduro hükümetinin sözde insan haklarına yönelik ihlallerini kınamada aktif bir rol üstlenmekten alıkoymadı.
Son olarak 2014 yılındaki protestolar, nerdeyse tamamıyla, valileri muhalif kanatta yer alan zengin belediyelerde yoğunlaşmıştı. Bugünse bu alanların dışında, Chavistacı belediyelerin yönettiği orta sınıf bölgelerinde de barikatlar kuruldu.
Ancak çıkmazın yaşanmasına sebep olan şey, aynı 2014’te olduğu gibi, protestocuların barriolara (yoksul kesimler) ulaşamaması ve ordu içinde olumlu bir karşılık yaratamamalarıdır.
6 Ağustos günü Valencia’daki askeri üsse yapılan saldırı, bazı büyük medya kuruluşlarının lanse ettiğinin aksine hiç de askeri bir ayaklanma değildi. Failleri ordu dışından paralı askerlerdi. Sadece başlarındaki adam, yakın zaman önce ordudan ihraç edilmiş bir askerdi.
Kısaca UKM seçimleri temelde, senaryoyu değiştirmek ve görünüşte sonu olmayan uzun bir silahlı çatışmadan sakınmak için devreye sokulmuş yeni bir girişimden ibaretti.
Peki muhalefet? Sokaklardaki protestolar, en azından UKM seçimlerinin öncesiyle kıyaslandığında azalmış görünüyor ve bölgesel seçilime katılımla ilgili konuşmalar var. Sizce neler oluyor?
İki yıldan bu yana ilk kez, Chavista hareketinin muhalefet karşısında avantajlı konuma geçtiğini söyleyebiliriz. Ancak bu çok ama çok kırılgan bir avantaj.
UKM seçimleri hesaplanmış bir riskti. Muhalefetin UKM’nin reddedilmesine dönük başarılı bir kalkışma yapma olasılığı vardı. Bu hedeflerini, Maduro’nun UKM teklifinin halk tarafından kabul edilmesi için referanduma gitmesi gerektiğini öne atarak gerçekleştirmeyi denediler.
Şahsen öne attıkları argüman zayıftı. Dahası asıl önemli olan, Maduro’nun UKM’den çıkan tasarıyı referanduma taşıma sözüdür.
Dahası tarihte kaç kez, kurucu bir meclisin toplanması halkoyuyla olmuştur ki? 1999’da durum böyleydi ancak 1961 anayasasında hiç de böyle bir şey olmadı. 1946’daysa delegeler kurucu meclise seçilmişlerdi fakat bir referandum yapılmamıştı. Ayrıca başka hangi ülkelerde böyle bir referandum yapılmıştı?
Guarimba protestoları, muhalefetin içi boş “kritik nokta” tehdidine rağmen, 30 Temmuz seçimlerinden sonra az çok ortadan kaldırılmış oldu. Bunun sebebi Guarimbaların aynı 2014’te olduğu gibi süreklilikten yoksun olmalarıydı. İki örnekte de (aynısı 2002 2003 genel grevi için de geçerlidir) muhalefetin bir geri çekilme planı, yani görünüşü kurtaracakları bir “B planları” yoktu.
Protestolar sürmedi çünkü muhalefet partileri şimdi Aralık’ta yapılacak valilik seçimlerine katılmak istiyorlar. Bu sebeple muhalefet liderleri bir yanda yeni seçimlere katılırken, diğer yanda 30 Temmuz’daki seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek “utanç verici” bir tutum almaktalar.
Bu seçimlere katılacak partiler seçim konseyi CNE’nin meşruiyetini öyle kolay kolay sorgulayamazlar, çünkü bunu yaparlarsa insanlar evlerinden çıkıp oy vermeye gitmez. İnsanlar hakem tarafsız değilken oyuna katılmanın gereksiz olduğunu söyleyeceklerdir. Nitekim böyle de söylemektedirler. Aynı şey spor müsabakaları kadar siyaset için de
geçerlidir. Her ikisi birden olmaz.
Bu sebeplerden ötürü, Chavistaların şu an için avantajlı olduklarını söylüyorum. Muhalefet açıkça seçimlere nasıl katılacağıyla ilgili bölünmüş durumda. Bazıları seçimlerde oy kullanmayacaklarını, çünkü bunu yaparak guarimbasın bir hata olduğunu kabul edeceklerini söylüyorlar. Katılım guarimbaya katılma kararının meşruiyetini ortadan kaldırıyor. Bu protestolarda ölen ve yaralananların sayısı sebebiyle, çok duygusal bir çıkış.
Son olarak UKM çağrısı, Chavistaların hareketleri içinde tereddüde düşmüş sayısız kişiyi dizginlemelerini sağlayacak bir girişim. Bu insanlar şimdi “haydi onlara bir şans daha verelim” diyorlar. Son dört ayın belirsizliği ve şiddetini ortadan kaldıracağı kesin.
Demokratik Birlik Masası (DBM) koalisyonunda toplanmış muhalefet grupları Guarimbalar sırasında kontrolü ellerinde tutuyorlar mıydı?
Ağırlığı kendilerini “Direniş” olarak tanımlayan genç insanlardan oluşan protestocuların, parti karşıtı bir tutumda olduğu kesindir. Ancak muhalefet partileri açıkça eylemlerini teşvik etmişler ve bu sebeple yaşanan şiddetten kısmen sorumludurlar.
Henrique Capriles gibi DBM liderleri, her gün protestocuları Caracas’ın merkezine yürümeye çağırıyorlardı. Hükümetin buna müsaade etmeyeceğini çok iyi bilmelerine rağmen. Hükümet 11 Nisan 2002’nin tekrarlanmasından korkuyordu (muhalefetin Caracas’ın merkezine yürüyüşü şiddet olaylarına yol açmış, bu da darbeye sebep olmuştu). Ancak 1 Nisan’dan itibaren muhalefet liderleri, her şeye rağmen yürütüş çağrısında bulundular. Bu da her gün güvenlik güçleriyle sert çatışmaların yaşanmasına yol açtı.
Guarimbaların pratikte bir gecede sona ermesi, bariz bir şekilde DBM liderlerinin politik bir karar aldığını gösteriyor. Bu da guarimbaların pek de lidersiz ve kendiliğinden olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca gerek barışçıl gerekse şiddet yanlısı DBM liderleriyle protestocular arasında bir eklemlenmişliğin varlığına işaret ediyor.
UKM kurma kararının hesaplanmış bir risk olduğunu söylüyorsunuz. Bu sonucunun ne olacağından emin olmadığınız anlamına mı geliyor? Bazıları 8 milyon oyla UKM seçimlerini, Chavismo’nun ve halk içindeki sınıfsal tabanının canlanışı olarak görmüyor mu?
Söylediğim gibi, Chavistlerin muhalefet üzerindeki avantajı şu an kırılgan ve belirsizdir.
UKM’ye giden aylarda, Chavistaların mobilize olma kapasitelerini ortaya koyduğu doğrudur. Mobilize olma kapasiteleri sadece topladıkları sayıdan ötürü değil, çok uzun bir süredir devamlılıkla mobilize oldukları için etkileyicidir. Bu kapasiteye 1998 başkanlık seçimlerinden bu yana 20 yılı aşkın süredir sahiplerdir.
Bu Maduro’nun güçlü yanlarından biri olagelmiştir. 2016’da Brezilya’daki Lula ve Dilma Rousseff’in aksine, Maduro guarimbaların meydan okuyuşu karşısında Chavist tabanı harekete geçirmiştir. UKM seçimlerinin çağrısını yapmak bile, bu mobilizasyonun örneğidir.
Ancak Maduro’nun asıl çekirdeği, seçmenlerinin %20 civarına tekabül etmektedir. Chavez’i desteklemiş ve Maduro döneminde hayal kırıklığına uğramış çok fazla insan vardır. Nitekim birçoğu (yaklaşık 2 milyon) Aralık 2015’teki Ulusal Meclis seçimlerinde oy vermeme kararı vermiş, bunun sonucunda muhalefet daha geniş bir temsiliyet kazanmıştır.
Bu insanlar (“yumuşak Chavistalar”) 30 Temmuz seçimlerine üç sebepten ötürü katılmışlardır: Guarimbaları reddetmeleri; Venezeula siyasetine yabancı müdahalesini reddetmeleri (ki Trump yönetimiyle bu müdahaleci zihniyet Obama’ya kıyasla çok daha bariz ve ‘açıktır’); ve UKM’den bir şeyin çıkıp çıkmayacağını görmek istemeleri.
UKM girişimi başarısız olursa, bu insanlar yönetime şimdikinden çok daha fazla yabancılaşacak ve hayal kırıklıklarını nasıl ifade edeceklerini öngörmek zordur. Maduro ve diğer Chavista önderleri UKM’yi pratik açıdan ülkenin tüm acil sorunlarına deva olarak lanse ettiğinden, özellikle sert olacaktır.
Bu hayal kırıklığını nasıl açıklıyorsunuz?
Yaklaşık bir ay önce Dışişleri Bakanı Jorge Arreaza’ya, Chavista hareketinin ölçeğindeki daralmayı açıklayan temel faktörün ne olduğunu sordum. Kendinden çok emin bir tavırla asıl sorunun, temel malların kıtlığı ve üç haneli enflasyon rakamları gibi acil ekonomik sorunlar olduğunu söyledi. Venezuela’nın ekonomik durumu bir hayli sıkıntılı, özellikle ayrıcalıklı olmayan sektörler ve orta sınıflar için.
Arreaza’nın açıklamasından hareketle şu sonuca vardım: Ekonomik sorunlar Chavista hareketinin geniş tabanı için asıl kaygı verici meseleler olsa da, yolsuzluklar ve bürokratikleşme hareketin eylemcileri arasında bağlılığı ve coşkuyu asıl ortadan kaldıran etmenler. En azından izlenimim bu yönde. Eylemci kitlesi, herhangi bir politik ve toplumsal hareketin bel kemiğidir.
UKM yolsuzluk ve bürokratikleşme sorununu çözecek mi?
Hiç emin değilim. Şu ana dek UKM delegeleri, yasa dışı protestolara katılıp bunlardan sorumlu olanlar üzerinde otorite kurmada ve stokçulukla spekülasyona karşı “ekonomik savaş” vermede çok daha istekli ve kararlı oldular.
Yolsuzluk çetrefilli bir mesele. UKM kampanyası sırasında bu meselenin çok az tartışılması beni şaşırtmıştı. Muhalefetin söylemi suçu tamamen Chavistalara ve özel sektördeki müttefiklerine yüklemekte.
Ancak meselenin aslına bakılacak olursa, dolar karşılığı yapılan hayali ihracatların suçu, geleneksel burjuvazinin unsuru olan işadamlarına ve çok uluslu şirketlere aittir. Bu grup büyük oranda Chavista hükümetine muhaliftir. Ancak hükümet yetkililerin de olaya dahil olduklarını söylemeye gerek yok elbette.
Venezuela’daki muhalefet ve Maduro hükümeti karşısında bazı sol kesimlerin “yiyin birbirinizi” tavrına karşı, yakınlaştıkları ve anlaşamadıkları noktalara işaret eden önemli bir makale yazdınız. Solun bu ihtilafta bir tavır alması sizin için neden bu kadar önemli?
Bana göre Maduro hükümetinin olumlu yanlarını görememek, uluslararası dayanışma girişimlerinin altını oymakta. Ki bu çabalar, yoğun bir düşmanlığın olduğu, Avrupalı, Kuzey Amerikalı ve Güney Amerikalı devletlerin tehditkar hamleler yaptığı şu dönemde çok gerekli.
“Yiyin birbirinizi” tavrını benimseyen solcular, bu iddiayı inkar etmekte ve Venezuela’nın egemenliğini sonuna dek savunduklarını iddia etmektedirler. Ancak hem eldeki olgular hem
de sağduyu gösteriyor ki, hükümete yönelik sert eleştiriler, o ülkenin egemenliğini savunmaya dönük dayanışmacı tutumla çelişir durumda.
Nefret ettikleri bir rejimi savunmak için, birilerinin coşku ve şevkle hareket etmesini beklemek güçtür. ABD’deki ve diğer yerlerdeki Vietnam Savaşı karşıtı hareketle Afganistan’daki savaşa karşı verilen muhalefet arasındaki farkları düşünün. Ho Chi Minh, 1960’lardaki savaş karşıtı hareketinin öncüsü olmuş bir kahramandı. ABD’nin Afganistan’a
müdahale etmesinden sonra, buna benzer bir hareket çıktı mı? ABD’nin saçma müdahalesine ve ABD tarihinin en uzun savaşı olmasına rağmen, Taliban’ın insanları evlerinden çıkıp protesto yapmaya yönlendirmediği açık.